Çocuğun başında büyük bir yumru var. O kadar çok ağlamasına şaşmamalı.
- The boy has a huge bump on his head. No wonder he cried so much!
Uzun boylu olmak harika olmalı. Öyle mi düşünüyorsun? Gerçekten o kadar harika değil. Kafanı tavana çarpmaya devam edersin.
- It must be great to be tall. Do you think so? It's not really that great. You keep bumping your head on the ceiling.
Ben şeylere çarpmaya devam ediyorum.
- I keep bumping into things.
Onlar birbirleriyle çarpıştılar.
- They bumped against each other.
Tom nereye gittiğine bakmadığı için Mary'ye çarptı.
- Tom bumped into Mary because he wasn't looking where he was going.
Tom ve Mary dün öğleden sonra kütüphanede birbiriyle karşılaştı.
- Tom and Mary bumped into each other yesterday afternoon in the library.
US presidential nominees get a post-convention bump in survey ratings.
Easyjet said the compensation package for passengers bumped off flights was 'probably the most flawed piece of European legislation in recent years'.