bulantı

listen to the pronunciation of bulantı
Türkisch - Englisch
{i} nausea

Cancer patients often have to deal with debilitating bouts of nausea. - Kanser hastaları sıklıkla bulantı nöbetlerini azaltmakla uğraşmak zorundadır.

sickness

Pregnant women often experience morning sickness. - Gebe kadınlar genellikle sabah bulantısı geçirirler.

I have horrible morning sickness. I can't eat anything. - Berbat bir sabah bulantım var. Bir şey yiyemem.

qualm
nauseation
queasiness
(Tıp) sicchasia
bulantı veren
nausea which
bulantı vermek
to nauseate
mide bulantı hissediyorum
I feel nauseous
Türkisch - Türkisch
Midede duyulan ve insana kusacak gibi bir duygu veren durum: "Midesindeki bulantı geçmiş, kulakları artık uğuldamıyordu."- S. F. Abasıyanık
Midede duyulan ve insana kusacak gibi bir duygu veren durum
bulantı
Favoriten