That's enough. I don't want any more.
- Bu kadarı yeter. Ben artık istemiyorum.
See how Lenny can swallow an entire hot dog without chewing or choking? That's why upper management loves him so much.
- Lenny'nin nasıl çiğnemeden veya boğulmadan tam bir sosisli sandvici yutabildiğine bak? Bu nedenle üst idare onu bu kadar fazla sever.
I've never woken up this early.
- Hiç bu kadar erken kalkmadım.
Hearing this song after so long really brings back the old times.
- Bu kadar uzun bir zamandan sonra bu şarkıyı İşitmek gerçekten eski zamanları geri getiriyor.
I believe that's it for now.
- Şimdilik bu kadar olduğuna inanıyorum.
That's it. I've done everything I can.
- Bu kadar. Yapabileceğim her şeyi yaptım.
I'm happy to see so many friendly faces.
- Bu kadar çok dost yüzler görmekten mutluyum.
Why do you always ask so many questions?
- Neden her zaman bu kadar çok soru soruyorsun?
I didn't expect such a nice present from you.
- Senden bu kadar iyi bir hediye beklememiştim.
Stop being such dolts.
- Bu kadar aptal olmayı bırak.
Tom won't be here tomorrow. I guarantee you that much.
- Tom yarın burada olmayacak. Sana bu kadar çok garanti veriyorum.
How did you get that much money?
- Bu kadar çok parayı nasıl kazandın?
I can't eat this much food.
- Bu kadar fazla yemek yiyemem.
Have you ever sweated this much?
- Hiç bu kadar çok terledin mi?
Don't make so much noise.
- Bu kadar gürültü yapmayın.
Kuniko has never drunk so much before in her life.
- Kuniko hayatında daha önce hiç bu kadar çok içmedi.