Tom's face was sunburned.
- Tom'un yüzü bronzlaşmıştı.
Your face is sunburned.
- Senin yüzün bronzlaşmış.
That man is very tanned.
- Şu adam çok bronzlaşmış.
She has a beautiful tan.
- Bronzlaşmış güzel bir cildi var.
The sun has bronzed her skin.
- Güneş onun cildini bronzlaştırdı.
They set up a bronze statue of the hero.
- Kahramanın bronz bir heykelini diktiler.
She won a bronze medal.
- O bir bronz madalya kazandı.