bronzlaşmak

listen to the pronunciation of bronzlaşmak
Türkisch - Englisch
to bronze, to get brown
acquire a brownish color by exposure to the sun's rays; become bronze
suntan

I don't want to get a suntan. - Bronzlaşmak istemiyorum.

tan
bronze
get a suntan
become bronze
bronzlaşma
{i} sunburn
bronz
made of bronze; sunburned
bronz
{s} sunburned

Tom's face was sunburned. - Tom'un yüzü bronzlaşmıştı.

Your face is sunburned. - Senin yüzün bronzlaşmış.

bronz
suntanned
bronzlaşma
{i} tanning

Tanning can cause skin cancer. - Bronzlaşma, cilt kanserine neden olabilir.

bronzlaşma
suntan

I don't want to get a suntan. - Bronzlaşmak istemiyorum.

bronz
tan

Mary has a slightly tanned skin. - Mary'nin hafifçe bronzlaşmış bir cildi var.

That man is very tanned. - Şu adam çok bronzlaşmış.

bronz
bronzed

The sun has bronzed her skin. - Güneş onun cildini bronzlaştırdı.

bronz
bronze; suntanned
bronz
type of copper alloy; color that is yellowish brown
bronz
sunburnt
bronz
bronze

He won a bronze medal. - O bronz bir madalya kazandı.

The bronze statue looks quite nice from a distance. - Bronz heykel uzaktan oldukça güzel görünüyor.

bronzlaşma
suntanning
Türkisch - Türkisch
Bronz rengini almak
Bronz
tunç
bronz
Bakır kalay karışımı
bronzlaşma
Bronzlaşmak işi
Englisch - Türkisch
(Kozmetik) Tanning
bronzlaşmak
Favoriten