Meseleleri daha geniş bir temelde yargılamalıyız.
- We should judge matters on a broader basis.
Meseleleri daha geniş bir temelde yargılamalıyız.
- We should judge matters on a broader basis.
İyi filmler ufkunuzu genişletir.
- Good movies broaden your horizons.
Onun geniş omuzları vardı.
- He has broad shoulders.
Genellikle, köpekler kedilerden daha sadıktırlar.
- Broadly speaking, dogs are more faithful than cats.
Bana onun geniş bir arkası olduğu söylendi.
- I am told he has a broad back.
Onun geniş omuzları vardı.
- He has broad shoulders.
Ana cadde çok geniştir.
- The main street is very broad.
... relevant, or ability to see across a broader spectrum of ...
... don't belong on our streets. And so what I'm trying to do is to get a broader conversation ...