O günü açık bir biçimde hatırlıyorum.
- I remember that day clearly.
Profesör, çalışmasının konusunu kısa ve açık bir biçimde anlattı.
- The professor briefly and clearly described the topic of his study.
O, konuyu açıkça belirtmiştir.
- He clearly stated that point.
Bu sözcüğü açıkça tanımlayabilir misiniz?
- Can you clearly define this word?
Hâlâ apaçık hatırlıyorum. Yedi ya da sekiz yıl önceydi. Tam olarak nerede? Sen de orada mıydın?
- I still clearly remember. It was seven or eight years ago. Where exactly? Were you also there?
Wilson kazanmak için şüphesiz en iyi şansa sahipti.
- Wilson clearly had the best chance to win.
Şüphesiz Tom'da potansiyel var.
- Tom clearly has potential.
Tom anlaşılır biçimde bir şizofren paranoyak.
- Tom is clearly a paranoid schizophrenic.
Bu anlaşılır biçimde düzeltilmedi.
- This clearly hasn't been proofread.