Tom drove into town to get a new part for his broken down tractor.
- Tom bozulan traktörüne yeni bir parça almak için kasabaya gitti.
Tom would've been here by now if his car hadn't broken down.
- Arabası bozulmamış olsaydı Tom şimdiye kadar burada olurdu.
Two great civilizations slowly fell into decay.
- İki büyük medeniyet yavaş yavaş bozuldu.
Meat decays quickly in warm weather.
- Et sıcak havalarda çabuk bozulur.
Don't eat me, gray wolf, I'll sing a song for you.
- Bozkurt, beni yeme, senin için bir şarkı söylerim.
My sleep cycle has been disrupted.
- Benim uyku döngüm bozuldu?
At the meeting he monopolized the discussion and completely disrupted the proceeding.
- Toplantıda o, tartışmayı tekeline aldı ve davayı tamamen bozdu.
Tom and Mary have broken off their engagement.
- Tom ve Mary nişanlarını bozdular.
Tom wondered why Mary seemed so depressed.
- Tom Mary'nin neden çok morali bozuk göründüğünü merak ediyordu.
The morals of our politicians have been corrupted.
- Siyasetçilerimizin ahlakı bozuldu.
Easy living corrupted the warrior spirit.
- Kolay yaşamak savaşçı ruhu bozdu.
These foreign words are corrupting our beautiful language.
- Bu yabancı kelimeler güzel dilimizi bozuyor.
Sami's vision was severely impaired.
- Sami'nin görüşü ciddi şekilde bozulmuştu.
The figure on the left spoils the unity of the painting.
- Soldaki figür resmin bütünlüğünü bozuyor.
Does milk spoil quickly?
- Süt çabuk bozulur mu?
You're spoiling the mood.
- Sen ruh halini bozuyorsun.
I'm not spoiling their view.
- Ben onların manzarasını bozmuyorum.
Layla thinks that a dingo is as big as a grizzly.
- Leyla bir dingonun bir boz ayı kadar büyük olduğunu düşünüyor.
Tom was attacked by a grizzly bear.
- Tom bir boz ayı tarafından saldırıya uğradı.
He has some cognitive impairment.
- Onun biraz bilişsel bozukluğu var.
Sami's vision was severely impaired.
- Sami'nin görüşü ciddi şekilde bozulmuştu.
When I opened the refrigerator, I noticed the meat had spoiled.
- Buzdolabını açtığımda, etin bozulduğunu gördüm.
I haven't had anything to eat for three days other than a stale sandwich, a rotten apple, and some spoiled yogurt.
- Üç gündür, bayat bir sandviç, çürük bir elma ve biraz bozuk yoğurt dışında hiçbir şey yemedim.
The morals of our politicians have been corrupted.
- Siyasetçilerimizin ahlakı bozuldu.
Voters must not be corrupted.
- Seçmenler bozuk olmamalıdır.
Don't worry. Your joke did not really discomfit me.
- Endişelenme. Şakan beni gerçekten bozmadı.