Onlar ortak çıkarları tarafından birbirine bağlıdır.
- They are bound together by common interests.
Biz yakın bir dostluk ile birbirimize bağlıyız.
- We are bound to each other by a close friendship.
Tom, yeni dairesine taşınmak için yardım almaya mecbur.
- Tom's bound to need help to move into his new apartment.
Ren, Fransa ve Almanya arasındaki sınırdır.
- The Rhine is the boundary between France and Germany.
Bu sınırlı ekspres Sendai'ye gider.
- This limited express is bound for Sendai.
Tom kesinlikle yarışı kaybedecek.
- Tom is bound to lose the race.
Öylesine bir plan kesin başarısız olacaktır.
- Such a plan is bound to fail.
Rehineler bağlandı ve ağızları kapatıldı.
- The hostages were bound and gagged.
Hırsızın eli ve ayağı bağlandı.
- The thief was bound hand and foot.
Atina'ya giden bir yük gemisi, bir iz bırakmadan Akdeniz'de battı.
- A cargo vessel, bound for Athens, sank in the Mediterranean without a trace.
Los Angeles'a giden bir uçağa bindi.
- He boarded a plane bound for Los Angeles.
O şekilde olması zorunluydu.
- It was bound to happen that way.
Er ya da geç onun olacağı zorunluydu.
- It was bound to happen sooner or later.
Yakınsak bir sıra sınırlandırılmıştır.
- A convergent sequence is bounded.
Bindiğimiz uçak San Fransisko'ya gitmek üzereydi.
- The plane we boarded was bound for San Francisco.
The rabbit bounded down the lane.
Kansas is bounded by Nebraska on the north, Missouri on the east, Oklahoma on the south and Colorado on the west.
Is that message bound for me?.
I had bound the splint with duct tape.
They were bound to come into conflict eventually.
You are not legally bound to reply.
The deer crossed the stream in a single bound.
Somewhere within these bounds you may find a buried treasure.