Yapabileceğimiz tek şey ona katlanmaktı.
- The only thing we could do was to bear with it.
Bu mevduat yüzde üç faiz taşımaktadır.
- This deposit bears three percent interest.
O, büyük sinema güzelliklerinden biri olan Ingrid Bergman'a şaşırtıcı bir benzerlik taşımaktadır,
- She bears a striking resemblance to Ingrid Bergman, one of the great cinema beauties.
Benjamin, bir ayıyı tüfekle vurdu.
- Benjamin shot a bear with a rifle.
Bir ayı ağaca tırmanabilir.
- A bear can climb a tree.
Adam fakir olarak doğmaktan utanıyordu.
- The man was ashamed of being born poor.
Doğmak, evlenmek ve ölmek, her zaman para getirir.
- Be born, get married, and die; always bring money.
Onlar Tayland doğumlular.
- They were born in Thailand.
Şubat ayında doğanlar diğer aylarda doğanlardan ayın daha yüksek yüzdesini doğum günlerini kutlayarak harcarlar.
- People born in February get to spend a higher percentage of the month celebrating their birthdays than those born in other months.
Buz bizim ağırlığını taşıyabilecek mi?
- Will the ice bear our weight?
O, büyük bir demet çiçek taşıyarak geldi.
- He came bearing a large bunch of flowers.
Japonya ve Amerika Birleşik Devletleri arasındaki bir savaşın patlak verdiği Aralık 1941'de henüz doğmamıştım.
- I was not yet born when a war between Japan and the U.S. broke out in December 1941.
Ebeveynlerim ben doğmadan önce evlendiler.
- My parents have been married since before I was born.
Tom'un sineye çekmekten başka seçeneği yoktu.
- Tom had no choice but to grin and bear it.
Tom'un ya sabır çekmek dışında bir seçeneği yoktu.
- Tom had no choice but to grin and bear it.
O bir Amerikalı, ama o Japonya'da doğmuş ve büyümüş olduğu için, oldukça akıcı bir şekilde Japonca konuşabiliyor.
- He is an American, but as he was born and brought up in Japan, he can speak Japanese quite fluently.
Babam 1941'de Matsuyama'da doğmuş.
- My father was born in Matsuyama in 1941.
Tom doğuştan kör değildi.
- Tom was not born blind.
Tom doğuştan sanatçı.
- Tom is a born artist.
A tree bears leaves in spring.
O, Yengeç burcunda doğan kızların cesur olduğunu söylüyor.
- It says girls born under Cancer are 'daring'.
Ocak, Şubat ve Mart aylarında doğan insanlar; lütfen buraya toplanın.
- People born in January, February, and March, please gather over here.
29 haziran 1979 da zonguldakta doğdu.
İsa, Meryem'in bir çocuğu olarak doğdu.
- Jesus was born of Mary.
Doğduğum yer olan Nagasaki, güzel bir liman kentidir.
- Nagasaki, where I was born, is a beautiful port city.
O, büyük sinema güzelliklerinden biri olan Ingrid Bergman'a şaşırtıcı bir benzerlik taşımaktadır,
- She bears a striking resemblance to Ingrid Bergman, one of the great cinema beauties.
Tom'un sineye çekmekten başka seçeneği yoktu.
- Tom had no choice but to grin and bear it.
Irving is further required, as a matter of practice, to spell out what he contends are the specific defamatory meanings borne by those passages.
Later experiments have borne out his theory.
Bears look for over-priced securities to sell short.
You rang me last night but it was bear late and I didn't answer.
The jury could see he was bearing false witness.
The great bear market starting in 1929 scared a whole generation of investors.
The harbour bears North by Northeast.
I ought really to have called him my sergeant. He's a born sergeant. That's as much as to say he's a born scoundrel.