Otelde bir oda ayırtmak zorundayım.
- I have to book a hotel room.
Bir oda ayırtmak istiyorum.
- I would like to book a room.
Babam yatakta kitap okumamamı söyledi.
- My father told me not to read a book in my bed.
Bu iyi bir kitaptır ama şu daha iyidir.
- This is a good book, but that one is better.
Onları temiz tutmak şartıyla sana elimdeki kitapları ödünç vereceğim.
- I will lend you the books, which I have at my disposal, on condition that you keep them clean.
Bu, yasaklanmış kitaplar listesinde.
- This is on the list of banned books.
Eğer kitapların listesi çok uzunsa lütfen bütün yabancı kitapları dışarıda bırak.
- If the list of books is too long, please leave out all foreign books.
Tom küçük siyah defterine Mary'nin telefon numarasını yazdı.
- Tom wrote Mary's phone number in his little black book.
Tom defter tutma metodumuzu benimsedi.
- Tom adopted our method of bookkeeping.
Üç yer ayırtmak istiyorum.
- I'd like to book three seats.
Bu benim muhasebe defterim.
- This is my account book.
Kitap kulübüne kayıt yaptırmak, tanıtım paketinden sonra üç kitap daha satın almanızı şart koşar
- Enrolling in the book club obligates you to buy three more books after the introductory package.
Kitap kulübüne kayıt yaptırmak, tanıtım paketinden sonra üç kitap daha satın almanızı şart koşar
- Enrolling in the book club obligates you to buy three more books after the introductory package.
Bir yatak odası ayırtmak istiyorum.
- I'd like to book a bedroom.
Bir oda ayırtmak istiyorum.
- I would like to book a room.
Bu raflar birçok kitabı destekleyemez.
- These shelves cannot support so many books.
I can book tickets for the concert next week.
They booked that message from the hill.
I have three copies of his first book.
The top three students had a bet on which one was going to book their intellectual property class.
She opened the book to page 37 and began to read aloud.
He was here earlier, but he booked.
The police booked him for driving too fast.
Many readers find the first book of A Tale of Two Cities to be confusing.