Senin övüngen masallarını dinlemekten bıktım.
- I'm tired of hearing your boastful tales.
Aşk sabırlıdır, aşk şefkatlidir. Kıskanmaz, övünmez, kibirli değildir.
- Love is patient, love is kind. It does not envy, it does not boast, it is not proud.
Başarılarına rağmen, o çok mütevazidir ve onlar hakkında övünmez.
- Despite his achievements, he is very humble and doesn't boast about them.
Fransız palavralarına katlanmak zordur.
- It's hard to endure the boastings of the French.
O, iyi yüzebilmesiyle övünür.
- He boasts that he can swim well.
Tom at yarışında asla yenilmemekle övünüyor.
- Tom boasts of never having been defeated in a horse race.
İsviçre birçok turistik yerlerle övünç duyuyor.
- Switzerland boasts many sights.
Kendini beğenmişi kimse sevmez.
- No one likes a braggart.
He wrote a boastful autobiography, recording all his great deeds.
The hotel boasts one of the best views of the sea.