Böbürlenmek istemedim.
- I didn't want to brag.
Övünmek yok! Bu seni kötü gösterir!
- Don't brag! It makes you sound poorer!
Övünmek için değil ama oldukça yüksek bir IQ'ye sahibim.
- Not to brag, but I have a pretty high IQ.
Aşk sabırlıdır, aşk şefkatlidir. Kıskanmaz, övünmez, kibirli değildir.
- Love is patient, love is kind. It does not envy, it does not boast, it is not proud.
Başarılarına rağmen, o çok mütevazidir ve onlar hakkında övünmez.
- Despite his achievements, he is very humble and doesn't boast about them.
Fransız palavralarına katlanmak zordur.
- It's hard to endure the boastings of the French.
O, birincilik ödülünü kazanmakla övündü.
- She boasted of having won the first prize.
O, iyi yüzebilmesiyle övünür.
- He boasts that he can swim well.
Tom kesinlikle çok övünür.
- Tom certainly brags a lot.
Zafer kazanmış olmakla övündü.
- He bragged of having won the victory.
Böbürlenmek istemedim.
- I didn't want to brag.
Tom yeni telefonuyla böbürlendi.
- Tom bragged about his new phone.
İsviçre birçok turistik yerlerle övünç duyuyor.
- Switzerland boasts many sights.
Övünmeyi sevmiyorum ama ben oldukça iyi bir klarnetçiyim.
- I don't like to brag, but I'm a pretty good clarinetist.
Tom yeni arabası hakkında övünmeye başladı.
- Tom started bragging about his new car.
The hotel boasts one of the best views of the sea.