They attempted in vain to bribe the witness.
- Boş yere tanığa rüşvet vermeye yeltendiler.
He tried to make his wife happy, but in vain.
- Karısını mutlu etmeye çalıştı fakat boş yere.
Tom shouldn't be unduly concerned.
- Tom boş yere endişeli olmamalı.
He got the book for nothing.
- O, kitabı boş yere aldı.
He gave it to me for nothing.
- O, boş yere onu bana verdi.
There's enough room for everybody.
- Herkes için yeterli boş yer var.