They attempted in vain to bribe the witness.
- Boş yere tanığa rüşvet vermeye yeltendiler.
I tried in vain to persuade him not to smoke any more.
- Ben onu bir daha sigara içmemesi için boş yere ikna etmeye çalıştım.
Tom shouldn't be unduly concerned.
- Tom boş yere endişeli olmamalı.
I got it for nothing.
- Ben onu boş yere aldım.
He gave it to me for nothing.
- O, boş yere onu bana verdi.
There's enough room for everybody.
- Herkes için yeterli boş yer var.