Tom keyifli şekilde mutlu.
- Tom is blissfully happy.
Keyifli bir şekilde mutlu olmak için çok fazla şeye ihtiyacın yok.
- You don't need much to be blissfully happy.
Keyifli bir şekilde mutlu olmak için çok fazla şeye ihtiyacın yok.
- You don't need much to be blissfully happy.
Tom keyifli şekilde mutlu.
- Tom is blissfully happy.
Keyifli bir şekilde mutlu olmak için çok fazla şeye ihtiyacın yok.
- You don't need much to be blissfully happy.
Tom keyifli şekilde mutlu.
- Tom is blissfully happy.
Cehalet mutluluk değildir.
- Ignorance is not bliss.
Mutluluk sık sık kaygı ile kesildi.
- The bliss was often interrupted by anxiety.
New England carvers between the 1720s and the 1750s transformed, step by step, the winged skull into the winged face, adding flesh to bare bone and turning the toothy grin of death into the blissful smile of a saved soul.
To worship aye.
I walked the blissfully painful path of human love with intoxication and tears, always knowing that love's essence was elsewhere, hidden and yet addictively present.