In addition many groups have been formed so that the elderly can socialize with one another and remain active participants in American life.
- Ek olarak yaşlılar birbirleriyle sosyalleşebilsin ve Amerikan hayatının aktif üyeleri olarak kalabilsinler diye birçok topluluk kurulmuştur.
I know one of them but not the other.
- Birini tanıyorum da ötekini değil.
I don't have a single enemy.
- Benim tek bir düşmanım yok.
Did God really create the earth in a single day?
- Tanrı, dünyayı gerçekten tek bir günde mi yarattı?
I'll buy you a drink.
- Sana bir içecek ısmarlayacağım.
We generally drink tea after a meal.
- Biz genellikle bir öğünden sonra çay içeriz.
I'm busy looking for an apartment.
- Ben bir daire aramakla meşgulüm.
The twins were so alike that it was difficult to tell them apart.
- İkizler o kadar benziyorlardı ki birbirinden ayırt etmek zordu.
You shouldn't sleep with a coal stove on because it releases a very toxic gas called carbon monoxide. Sleeping with a coal stove running may result in death.
- Kömür sobasıyla uyumamalısınız. Çünkü karbonmonoksit olarak adlandırılan çok zehirli bir gaz içerir. Kömür sobasıyla uyumak ölümle sonuçlanabilir.
He wore a top hat and a monocle.
- O bir silindir şapka ve bir tek gözlük taktı.
Please put a lump of sugar in my coffee.
- Kahveme bir küp şeker koyun lütfen.
Every time I think of Tom, I get a lump in my throat.
- Tom'u ne zaman düşünsem, boğazımda bir yumru hissediyorum.
Nobody can be a head coach of a soccer team without being a soccer player.
- Hiç kimse futbolcu olmadan bir futbol takımının teknik direktörü olamaz.
A cup of coffee cleared my head.
- Bir fincan kahve kafamı aydınlattı.
An immense monument was erected in honor of the eminent philosopher.
- Büyük filozofun şerefine muazzam bir anıt dikildi.
The soldiers have erected a peace monument.
- Askerler bir barış anıtı diktiler.
The United States borders Canada.
- Amerika Birleşik Devletleri, Kanada ile komşudur.
I would like to go to the United States one day.
- Bir gün Amerika'ya gitmek istiyorum.
The Emperor is the symbol of the unity of the people.
- İmparator, halkın birliğinin sembolüdür.
Many Eastern religions teach that there is a unity behind the diversity of phenomena.
- Birçok Doğu dinleri olayların çeşitliliği arkasında bir birlik olduğunu öğretir.
I thought we were going to go somewhere.
- Bir yere gideceğimizi düşünmüştüm.
I saw her somewhere two years ago.
- Onu ben iki yıl önce bir yerde gördüm.
Do you have any engagement tomorrow?
- Yarın herhangi bir randevun var mı?
Tom bought an engagement ring for Mary with money he inherited from his grandfather.
- Tom büyükbabasından miras kalan parayla Mary için bir nişan yüzüğü aldı.
He walked at a quick pace.
- O büyük bir hızla yürüdü.
This is a nice change of pace.
- Bu hoş bir değişiklik.
I've brought you a little something.
- Sana küçük bir şey getirdim.
I brought you a little something.
- Sana küçük bir şey getirdim.
Macbeth raised an army to attack his enemy.
- Macbeth, düşmanına saldırmak için bir ordu yetiştirdi.
She attacked him with a baseball bat.
- O, bir beyzbol sopası ile ona saldırdı.
Butternut squash is a good source of manganese, potassium, and vitamins A, C, and E.
- Balkabağı, iyi bir manganez, potasyum ve A, C ve E vitaminleri kaynağıdır.
Have you ever squashed a tomato?
- Hiç bir domates ezdin mi?