birleştir

listen to the pronunciation of birleştir
Türkisch - Englisch
join

Shoulder joins arm and trunk. - Omuz kol ve gövdeyi birleştirir.

Collagen is a protein that aids the joining of tissues. - Kollajen, dokuların birleştirilmesine yardımcı olan bir proteindir.

{f} unified
unify

He tried to unify the various groups. - Çeşitli grupları birleştirmeye çalıştı.

(Bilgisayar) concatenate
(Bilgisayar) merge with
(Bilgisayar) merge to
(Bilgisayar) merge it
piece with
collate
conjoin
{f} combined

They combined forces to fight the enemy. - Düşmanla savaşmak için güçlerini birleştirdiler.

Usefulness must be combined with pleasantness. - Yararlılık keyif ile birleştirilmelidir.

{f} jointed
{f} integrated
affiliate
{f} conjoined
consolidate
gang up
{f} entegrated
unite

If we unite our efforts, we will be able to finish this. - Çabalarımızı birleştirirsek bunu bitirebileceğiz.

In the sixteenth century Ottoman Turks attempted to construct a canal in Egypt to unite Mediterranean Sea and Red Sea. - On altıncı yüzyılda Osmanlı Türkleri Akdeniz ve Kızıldeniz'i birleştirmek için Mısır'da bir kanal inşa etmeye teşebbüs ettiler.

{f} federate
merge
{f} combining

You can make sounds by combining letters in Modern Greek. For example you can use μπ to make the sound b, ντ to make the sound d, γκ to make the sound g and τζ to make the sound dj. - Modern Yunanca'da harfleri birleştirerek sesler oluşturabilirsiniz. Örneğin b sesi için μπ'yi, d sesi için ντ'yi, g sesi için γκ'yi ve c sesi için ise τζ'yi kullanabilirsiniz.

defragment

Tom defragmented his hard drive. - Tom sabit sürücüsünü birleştirdi.

You need to defragment the drive on a regular basis. - Sürücüyü düzenli olarak birleştirmeniz gerekiyor.

confederate with
couple up
{f} conjoining
integrate
{f} joined
combine

They combined forces to fight the enemy. - Düşmanla savaşmak için güçlerini birleştirdiler.

You had better combine your work with your family life. - İşini aile hayatınla birleştirsen iyi olur.

ally with
incorporate
{f} incorporated
{f} federated
entegrate
{f} conjoint
conflate
coupled
consolidated
entegrating
birleş
coalesce
birleş
{f} joining

Collagen is a protein that aids the joining of tissues. - Kollajen, dokuların birleştirilmesine yardımcı olan bir proteindir.

birleş
ally
birleş
ally to
birleş
merge with
birleş
{f} united

In 1860, Lincoln was elected President of the United States. - 1860'ta Lincoln, Birleşik Devletler başkanlığına seçildi.

Washington is the capital of the United States. - Washington, Amerika Birleşik Devletleri'nin başkentidir.

birleş
{f} merged

The twilight merged into darkness. - Alacakaranlık karanlıkla birleşti.

The Mitsubishi Bank merged with the Bank of Tokyo. - Mitsubishi Bank, Tokyo Bank ile birleşti.

birleş
muck in
birleş
{f} merging
birleş
allied
birleş
coalesced
birleş
{f} mesh
birleş
consort
birleş
confederate
senaryo birleştir
(Bilgisayar) scenario merge
tablo birleştir
(Bilgisayar) table merge
birleştir
Favoriten