You live next to somebody I work with.
- Birlikte çalıştığım birinin yanında yaşıyorsun
Tom sat down next to someone he didn't know.
- Tom tanımadığı birinin yanında oturdu.
We heard somebody shout.
- Birinin bağırdığını duyduk.
There's somebody coming up the stairs.
- Merdivenlerden yukarı gelen birisi var.
One of my dreams is to learn Icelandic.
- Hayallerimden biri İzlandaca öğrenmek.
I know one of them but not the other.
- Birini tanıyorum da ötekini değil.
Televizyon ilettigi bilgilerle insanlari kontrol altinda tutmakla beraber istedigi yöne cekebiliyor.
I'm sure Tom wouldn't mind if you ate one of the cookies he baked this afternoon.
- Bu öğleden sonra pişirdiği kurabiyelerden birini yesen Tom'un umursamıyacağından eminim.
I'd like to try one of those cookies.
- Bu kurabiyelerden birini denemek istiyorum.
Is there anyone else wanting to eat?
- Yemek yemek isteyen başka birisi var mı?
Is there anybody who would like to go see a live concert of Lady Gaga with me?
- Benimle Lady Gaga'nın bir canlı konserini seyretmeye gitmek isteyen biri varmı?
Dustin Moskovitz is a Jewish entrepreneur. He is one of the co-founders of Facebook.
- Dustin Moskovitz, Yahudi bir girişimcidir. O, Facebook'un kurucularından biridir.
The view of the Earth from the Moon is one of the iconic images of the 20th century.
- Dünya'nın Ay'dan görüntüsü, 20. yüzyılın ikonik resimlerinden birisidir.
Is there anyone else wanting to eat?
- Yemek yemek isteyen başka birisi var mı?
Anyone could do that.
- Herhangi biri onu yapabilir.
There's not a living soul around here.
- Buralarda yaşayan biri yok.
Does anyone have a soul?
- Herhangi biri bir ruha sahip midir?
When meeting a person for the first time, keep the conversation light.
- Biriyle ilk defa karşılaştığında,konuşmayı hafif sürdür.
Let's draw lots to decide who goes first.
- Kimin birinci olduğuna karar vermek için kura çekelim.
A stranger tapped me on the shoulder from behind. He must have mistaken me for someone else.
- Bir yabancı omzuma arkadan dokundu. Beni başka birisiyle karıştırmış olmalı.
Don't challenge someone who has nothing to lose.
- Kaybedecek bir şeyi olmayan birine meydan okuma.
Susan will be ready to the party in one hour and will need someone to pick her up.
- Susan bir saat içinde parti için hazır olacak ve onu alması için birine ihtiyacı olacak.
Tom parked in one of the empty spaces in front of the library.
- Tom kütüphanenin önündeki boş alanlardan birine parketti.
His face reminded me of one of my friends in my senior high school days.
- Onun yüzü bana lise günlerimdeki arkadaşlarımdan birini hatırlatıyor.
One parsec is the distance at which one astronomical unit subtends an angle of one arcsecond.
- Bir parsek bir astronomik birimin bir arksaniyelik bir dereceye karşılık geldiği mesafedir.
There are nine planets travelling around the sun, the earth being one of them.
- Güneşin etrafında dönen dokuz gezegen vardır,Dünya onlardan biridir.
I know one of them but not the other.
- Birini tanıyorum da ötekini değil.