There's somebody coming up the stairs.
- Merdivenlerden yukarı gelen birisi var.
Somebody has broken this dish.
- Biri bu tabağı kırdı.
The view of the Earth from the Moon is one of the iconic images of the 20th century.
- Dünya'nın Ay'dan görüntüsü, 20. yüzyılın ikonik resimlerinden birisidir.
I know one of them but not the other.
- Birini tanıyorum da ötekini değil.
I'm sure Tom wouldn't mind if you ate one of the cookies he baked this afternoon.
- Bu öğleden sonra pişirdiği kurabiyelerden birini yesen Tom'un umursamıyacağından eminim.
I'd like to try one of those cookies.
- Bu kurabiyelerden birini denemek istiyorum.
You may choose any of them.
- Onlardan herhangi birini seçebilirsin.
Anyone could do that.
- Herhangi biri onu yapabilir.
The view of the Earth from the Moon is one of the iconic images of the 20th century.
- Dünya'nın Ay'dan görüntüsü, 20. yüzyılın ikonik resimlerinden birisidir.
Manchester United is one of the most successful teams in both the Premier League and England.
- Manchester United, hem Premier League'de hem de İngiltere'de en başarılı takımlardan biridir.
Anyone could do that.
- Herhangi biri onu yapabilir.
Well, yes, but I don't want anyone to know.
- Pekala, evet, fakat herhangi birinin bilmesini istemiyorum.
Does anyone have a soul?
- Herhangi biri bir ruha sahip midir?
Death is one of two things. Either it is annihilation, and the dead have no consciousness of anything; or, as we are told, it is really a change: a migration of the soul from this place to another.
- Ölüm iki şeyden biridir.O ya ölümlülüktür, ve ölüler herhangi bir şeyin bilincinde değildir; ya da bize söylenildiği gibi, gerçekten bir değişikliktir: ruhun bu yerden ötekine göç etmesidir.
Someone has ripped out the first three pages of this book.
- Biri bu kitabın ilk üç sayfasını yırtmış.
Let's draw lots to decide who goes first.
- Kimin birinci olduğuna karar vermek için kura çekelim.
Someone has ripped out the first three pages of this book.
- Biri bu kitabın ilk üç sayfasını yırtmış.
A stranger tapped me on the shoulder from behind. He must have mistaken me for someone else.
- Bir yabancı omzuma arkadan dokundu. Beni başka birisiyle karıştırmış olmalı.
Tom parked in one of the empty spaces in front of the library.
- Tom kütüphanenin önündeki boş alanlardan birine parketti.
Tom bought a bag of apples and he ate a third of them in one day.
- Tom bir çanta elma satın aldı ve bir günde bunların üçte birini yedi
Books are the offspring of one's mind.
- Kitaplar birinin aklının ürünleridir.
One parsec is the distance at which one astronomical unit subtends an angle of one arcsecond.
- Bir parsek bir astronomik birimin bir arksaniyelik bir dereceye karşılık geldiği mesafedir.
I know one of them but not the other.
- Birini tanıyorum da ötekini değil.
There are many talented people in our city, but Tom isn't one of them.
- İlimizde birçok yetenekli insan var, ama Tom bunlardan biri değildir.