birikimci

listen to the pronunciation of birikimci
Türkisch - Englisch
saver
one who keeps savings more than usual

He's a saver, she's a spender; you think the marriage would be doomed but he keeps them from going into bankruptcy and she makes sure they have alot of fun.

One who saves
{n} one who saves, a preserver, a gatherer
someone who saves something from danger or violence
{i} rescuer, salvager; one who safeguards; redeemer, one who delivers from sin; one who conserves; one who preserves, one who maintains
A saver is a person who regularly saves money by paying it into a bank account or a building society. Low interest rates are bad news for savers. someone who saves money in a bank
someone who saves (especially money)
birikim
saving

Millions of persons lost all their savings. - Milyonlarca insan bütün birikimlerini kaybetti.

His parents are saving for his college education. - Ebeveynleri onun kolej eğitimi için birikim yapıyorlar.

birikim
{i} accumulation

A cloud is an accumulation of water vapour in the sky. - Bir bulut gökyüzünde su buharının bir birikimidir.

birikim
{i} deposit

I have a deposit of a thousand dollars here. - Burada 1000 dolarlık bir birikimim var.

birikim
(Biyokimya) retention
birikim
nest-egg
birikim
fund
birikim
reservoir
birikim
(Tıp) cumulation
birikim
acquis
birikim
conglomeration
birikim
savings

He added to his savings. - O, birikimlerini topladı.

In an emergency you can fall back on your savings. - Acil bir durumda birikimlerine baş vurabilirsin.

birikim
build-up
birikim
(Pisikoloji, Ruhbilim) summation
birikim
accretion
birikim
nest egg
birikim
float
Birikim
repertoire
birikim
depot
birikim
accumulation, aggregation; deposition
birikim
the depositing of alluvium
birikim
accumulation, buildup, aggregation
birikim
backlog

Thanks to you, the backlog of tedious work has been completed. - Senin sayende, sıkıcı iş birikimi tamamlandı.

birikim
back demand
Türkisch - Türkisch
tasarrufçu
Birikim
repertuvar
birikim
Gözlemler, deneyler sonucu elde edilmiş şeylerin bütünü, deneyim: "Mimari birikim bazen bir kente köklü bir damga, bir özellik bırakıyor."- H. Taner
birikim
Toplumların kültürel varlıklarının gelişip genişlemesi ve uygarlık düzeyinin yükselmesi süreci
birikim
Mal ve paranın toplanıp çoğalma süreci
birikim
Herhangi bir aşınma sürecinde veya taşıma işi yapılırken alüvyonlu maddelerin bırakılması
birikim
Birikme, bir yerde toplanıp yığılma
birikim
Gözlemler, deneyler sonucu elde edilmiş şeylerin bütünü
birikim
Birikme, bir yerde toplanıp yığılma: "Kim bilir kaç olayın birikimiyle zifir gibi kararmıştı, içi."- T. Buğra
Englisch - Türkisch

Definition von birikimci im Englisch Türkisch wörterbuch

birikim
Background
birikimci
Favoriten