I suddenly realized what was happening.
- Birden bire ne olduğunu fark ettim.
If you became blind suddenly, what would you do?
- Birden bire kör olsan ne yaparsın?
Tom's heart suddenly began to beat faster.
- Tom'un kalbi birdenbire daha hızlı atmaya başladı.
He was suddenly very happy.
- O birdenbire çok mutlu oldu.
Mary's explanations enchanted me and desolated me all at once.
- Mary'nin açıklamaları beni büyüledi ve birdenbire beni üzdü.
It didn't happen all at once.
- Bu birdenbire olmadı.
All of a sudden, the lights went on.
- Birdenbire ışıklar yandı.
All of a sudden, the fire alarm went off.
- Birdenbire yangın alarmı çalmaya başladı.
The work can't be done at a moment's notice.
- İş birdenbire yapılamaz.
Hope is when you suddenly run to the kitchen like a mad man to check if the empty chocolate cookie box you just finished an hour ago is magically full again.
- Ümit; bir saat önce bitirdiğin çikolatalı çörek kutusunun sihirle tekrar dolup dolmadığını kontrol etmek için çılgın bir adam gibi birdenbire mutfağa doğru koştuğundadır.
All of a sudden the sky became dark.
- Birdenbire gökyüzü karardı.
Mary's explanations enchanted me and desolated me all at once.
- Mary'nin açıklamaları beni büyüledi ve birdenbire beni üzdü.
Everything happened all at once.
- Her şey birdenbire oldu.
All at once, he spoke out.
- Birdenbire, o konuştu.
All at once, I heard a shrill cry.
- Birdenbire, tiz bir çığlık duydum.
After a short visit, he suddenly stood up and said he was leaving.
- Kısa bir ziyaretten sonra birdenbire ayağa kalktı ve ayrıldığını söyledi.