The two people were shaking hands heartily as if they had not seen each other for years.
- Sanki yıllarca birbirlerini görmemişler gibi İki insan yürekten tokalaşıyorlardı.
They tried to make each other look foolish.
- Onlar birbirlerini aptal göstermeye çalıştılar.
Tom and Mary kissed one another.
- Tom ve Mary birbirlerini öptüler.
The two men understood one another perfectly, and had a mutual respect for each other's strong qualities.
- İki insan birbirlerini mükemmel şekilde anlıyorlardı, ve birbirlerinin güçlü niteliklerine karşılıklı saygıları vardı.
It is our duty to help one another.
- Birbirimize yardım etmek bizim görevimizdir.
We helped one another.
- Birbirimize yardımcı olduk.
These two lines cut across each other at right angles.
- Bu iki çizgi birbirini dik açıyla kesmektedir.
We don't know each other.
- Biz birbirimizi tanımıyoruz.
Tatoeba is really multilingual. All the languages are interconnected.
- Tatoeba gerçekten çok dilli. Bütün diller birbirine bağlıdır.
Everything is interconnected.
- Her şey birbirine bağlıdır.