The two people were shaking hands heartily as if they had not seen each other for years.
- Sanki yıllarca birbirlerini görmemişler gibi İki insan yürekten tokalaşıyorlardı.
The two men understood one another perfectly, and had a mutual respect for each other's strong qualities.
- İki insan birbirlerini mükemmel şekilde anlıyorlardı, ve birbirlerinin güçlü niteliklerine karşılıklı saygıları vardı.
The two men understood one another perfectly, and had a mutual respect for each other's strong qualities.
- İki insan birbirlerini mükemmel şekilde anlıyorlardı, ve birbirlerinin güçlü niteliklerine karşılıklı saygıları vardı.
The three hyenas sat in a circle, reasoning with one another.
- Üç sırtlan birbirlerini ikna etmeye çalışarak bir daire içinde oturdu.
We should try to understand one another.
- Biz birbirimizi anlamaya çalışmalıyız.
We helped one another.
- Birbirimize yardımcı olduk.
We get closer, trying to understand each other, but just hurt each other and cry.
- Birbirimizi anlamaya çalışarak yakınlaşırız fakat sadece birbirimizi incitiriz ve ağlarız.
These two lines cut across each other at right angles.
- Bu iki çizgi birbirini dik açıyla kesmektedir.
Everything is interconnected.
- Her şey birbirine bağlıdır.
Tatoeba is really multilingual. All the languages are interconnected.
- Tatoeba gerçekten çok dilli. Bütün diller birbirine bağlıdır.