Definition von bir yere im Türkisch Englisch wörterbuch
- anywhere
Are you going anywhere?
- Bir yere gidiyor musun?
His daughter is eager to go with him anywhere.
- Kızı onunla birlikte herhangi bir yere gitmeye isteklidir.
- someplace
- somewhere
I put my lighter down somewhere and now I can't find it.
- Ben çakmağı burada bir yere koydum ve şimdi onu bulamıyorum.
Are you going somewhere?
- Bir yere gidiyor musun?
- a) somewhere, someplace b) anywhere
- away
The balloon was carried away somewhere by the wind.
- Balon rüzgar tarafından bir yere taşınıyordu.
Why did you put the chicken in such a difficult place to get when you knew that I wanted to use it right away?
- Bir an önce onu kullanmak istediğimi bildiğin halde niçin tavuğu böyle alması zor bir yere koydun?
- a over
- bir yere götürmek
- take someone off
- bir yere götürmek
- take something off
- bir yere doğru bakan (ev, oda vb.)
- minister to a place (house, room, etc.)
- bir yere gitmek
- To go to a place
- bir yere zorla girmek
- broke in
- bir yere adını veren kimse
- eponym
- bir yere kadar
- so far
- iyi bir yere saklamak
- stash
- başka bir yere göndermek
- send away
- bir yer
- anywhere
Is there a telephone anywhere?
- Herhangi bir yerde bir telefon var mı?
Are you going anywhere?
- Bir yere gidiyor musun?
- hakim olmak (bir yere)
- command
- bir yer
- somewhere
He lives somewhere about here.
- O, burada bir yerde yaşıyor.
I thought we were going to go somewhere.
- Bir yere gideceğimizi düşünmüştüm.
- gözünü bir yere dikmek
- have (sb) sights set on
- aktarmak (bir başka yere)
- transpose to
- arabayı yolumun üstünde bir yere bırakabilir miyim
- May I drop the car off at my destination
- ayrı bir yere
- apart
- başka bir yere
- somewhere else
We have to go somewhere else.
- Başka bir yere gitmemiz gerekiyor.
Tom can't afford to eat at that kind of restaurant so let's go somewhere else.
- Tom o tür bir restoranda yemek yemeği göze alamaz bu yüzden başka bir yere gidelim.
- başını bir yere bağlamak
- to find (a person) a good job and save him from idleness
- bir yer
- nowhere
We're getting nowhere with these problems.
- Bu sorunlarla bir yere varamıyoruz.
Tom has got nowhere to go.
- Tom'un gidecek bir yeri yok.
- bir çok yere gönderilmek üzere yazılmış
- encyclical
- bir çok yere gönderilmek üzere yazılmış
- encyclic
- giderek varmak (bir yere)
- work up to
- gizli bir yere saklamak
- cache
- güvenli bir yere gizlemek
- stash
- güvenli bir yere gizlemek
- stash away
- herhangi bir yere
- whithersoever
- iyi bir yere saklamak
- stash away
- kutsal bir yere koyma
- shrining
- kutsal bir yere koymak
- inshrine
- kutsal bir yere koymak
- enshrining
- kutsal bir yere koymak
- enshrinement
- kutsal bir yere koymak
- enshrine
- kutsal bir yere koyulmuş
- shrined
- rahatlayabileceğim bir yere gitmek istiyorum
- I would like to go somewhere to relax
- uygun bir yere yerleştirmek
- niche