On the one hand, you are wrong, but on the other hand, I can't blame you for that.
- Bir taraftan, hatalısın ama diğer taraftan onun için seni suçlayamam.
I called you, on the one hand to invite you out to eat, and on the other to tell you my son is going to get married.
- Bir taraftan seni yemeğe davet etmek için, diğer taraftan sana oğlumun evleneceğini söylemek için seni aradım.
On one hand he praised my report, but on the other hand he criticized it.
- O, bir taraftan raporumu methetti diğer taraftan onu eleştirdi.