When he was a student, he went to the disco only once.
- Öğrenci olduğu zamanlar diskoya sadece bir kez gitti.
She was late once again.
- Bir kez daha geç kalmıştı.
I'm only going to ask you this one time, Tom.
- Ben bunu sana sadece bir kez soracağım, Tom.
I have been to Kyoto one time.
- Bir kez Kyoto'da bulundum.
I know that it is highly unlikely that you'd ever want to go out with me, but I still need to ask at least once.
- Benimle çıkmak isteyeceğinizin pek olası olmadığını biliyorum fakat hâlâ en azından bir kez sormalıyım.
I promised my parents I would visit them at least once every three months.
- Ebeveynlerime en az her üç ayda bir kez onları ziyaret edeceğime söz verdim.
For once in my life, I'd like to do something right.
- Hayatımda bir kez, doğru bir şey yapmak istiyorum.
I wish for once I could be something.
- Keşke bir kez bir şey olabilsem.
She'll try it once more.
- O onu bir kez daha deneyecek.
Read it once more, please.
- Onu bir kez daha okuyun, lütfen.
You are entitled to try once again.
- Bir kez daha deneme hakkın var.
France and Britain were at war once again.
- Fransa ve İngiltere bir kez daha savaştaydı.
Read it one more time, please.
- Onu bir kez daha okuyun, lütfen.
If I go by air one more time, I'll have flown in an airplane five times.
- Ben bir kez daha hava yoluyla gidersem uçakta beş kez uçmuş olurum.