We'll have to pay back that loan one way or another.
- Bu krediyi bir şekilde geri ödemek zorunda kalacağız.
I'm pretty sure I can do it one way or another.
- Bir şekilde onu yapabileceğimden oldukça eminim.
In the end I ran to the station, and somehow got there on time.
- Sonuçta istasyona koştum ve bir şekilde tam vaktinde oraya ulaştım.
I'll get there somehow.
- Oraya bir şekilde geleceğim.
He's somewhat hard of hearing, so please speak louder.
- O, bir şekilde zor işitiyor, bu yüzden lütfen yüksek sesle konuşun.
When there are no men around, the night is somewhat spooky.
- Etrafta hiç kimse yokken, gece bir şekilde korkutucu oluyor.
Tom doesn't know how to treat his employees properly.
- Tom çalışanlarına düzgün bir şekilde nasıl davranacağını bilmiyor.
Tom knew how to properly dispose of motor oil and never dumped it down the storm drain.
- Tom motor yağını nasıl düzgün bir şekilde atacağını ve asla rögara atmadığını biliyordu.
I don't know how to speak French properly.
- Uygun bir şekilde nasıl Fransızca konuşulduğunu bilmiyorum.
An American Indian is more properly called a Native American.
- Bir Amerikalı Kızılderili daha uygun bir şekilde Yerli Amerikalı olarak bilinir.
Would you please explain it more simply?
- Lütfen onu daha sade bir şekilde açıklar mısın?
Mary has been badly let down.
- Mary berbat bir şekilde hayal kırıklığına uğratıldı.
The badly burnt pilot was still in the cockpit.
- Berbat bir şekilde yanmış pilot hâlâ pilot kabinindeydi.
Dan was severely beaten by prison guards.
- Dan cezaevi gardiyanları tarafından ciddi bir şekilde dövüldü.
Tom was beaten severely.
- Tom ciddi bir şekilde yenildi.
I shall never forgive Gilbert Blythe, said Anne firmly.
- Anne kararlı bir şekilde Gilbert Blythe'ı asla affetmeyeceğim dedi.
Everything went horribly wrong.
- Her şey korkunç bir şekilde yanlış gitti.
I'm terribly ashamed of this.
- Bundan korkunç bir şekilde utanıyorum.
That would be terribly wrong.
- O korkunç bir şekilde yanlış olurdu.
I'm happily married, no matter what anyone says.
- Ben mutlu bir şekilde evliyim, herkesin ne dediği önemli değil.
The story ends happily.
- Hikaye mutlu bir şekilde sona erer.
Tom is a good employee. He gets things done quickly and efficiently.
- Tom iyi bir çalışandır. O işleri hızlı ve verimli bir şekilde yaptırır.
John runs the family business very efficiently.
- John aile şirketini çok verimli bir şekilde işletiyor.
Their prices are surprisingly cheaper than their rivals.