I'm pretty sure I can do it one way or another.
- Bir şekilde onu yapabileceğimden oldukça eminim.
One way or another, we have to get this job finished by Monday.
- Bir şekilde, pazartesiye kadar bu işi bitirtmeliyiz.
In the end I ran to the station, and somehow got there on time.
- Sonuçta istasyona koştum ve bir şekilde tam vaktinde oraya ulaştım.
We have to get you home somehow.
- Bir şekilde seni eve götürmek zorundayız.
You have to be somewhat to blame for that.
- Onun için bir şekilde suçlu olmak zorundasın.
When there are no men around, the night is somewhat spooky.
- Etrafta hiç kimse yokken, gece bir şekilde korkutucu oluyor.
Musical talent can be developed if it's properly trained.
- Düzgün bir şekilde eğitilirse müzikal yetenek geliştirilebilir.
Tom knew how to properly dispose of motor oil and never dumped it down the storm drain.
- Tom motor yağını nasıl düzgün bir şekilde atacağını ve asla rögara atmadığını biliyordu.
Tom wanted to do his job properly.
- Tom işini uygun bir şekilde yapmak istedi.
I don't know how to speak French properly.
- Uygun bir şekilde nasıl Fransızca konuşulduğunu bilmiyorum.
Would you please explain it more simply?
- Lütfen onu daha sade bir şekilde açıklar mısın?
He badly exaggerated his ability to achieve a breakthrough.
- O bir atılımı gerçekleştirmek için yeteneğini berbat bir şekilde abarttı.
The badly burnt pilot was still in the cockpit.
- Berbat bir şekilde yanmış pilot hâlâ pilot kabinindeydi.
Tom was beaten severely.
- Tom ciddi bir şekilde yenildi.
The food on this cruise made me severely constipated.
- Bu gemi yolculuğundaki yiyecek beni ciddi bir şekilde kabız etti.
I shall never forgive Gilbert Blythe, said Anne firmly.
- Anne kararlı bir şekilde Gilbert Blythe'ı asla affetmeyeceğim dedi.
Everything went horribly wrong.
- Her şey korkunç bir şekilde yanlış gitti.
I was terribly frightened.
- Korkunç bir şekilde korktum.
I'm terribly ashamed of this.
- Bundan korkunç bir şekilde utanıyorum.
The story ends happily.
- Hikaye mutlu bir şekilde sona erer.
I'm happily married, no matter what anyone says.
- Ben mutlu bir şekilde evliyim, herkesin ne dediği önemli değil.
John runs the family business very efficiently.
- John aile şirketini çok verimli bir şekilde işletiyor.
Tom is a good employee. He gets things done quickly and efficiently.
- Tom iyi bir çalışandır. O işleri hızlı ve verimli bir şekilde yaptırır.
Their prices are surprisingly cheaper than their rivals.