Onların işi kitapları ciltlemek.
- Their job is to bind books.
O yasal olarak bağlayıcı değil.
- It's not legally binding.
Bir kira sözleşmesi, ev sahibi ve kiracıları arasında yasal olarak bağlayıcı bir belgedir.
- A tenancy agreement is a legally binding document between a landlord and their tenant.
Onlar ortak çıkarları tarafından birbirine bağlıdır.
- They are bound together by common interests.
Biz yakın bir dostluk ile birbirimize bağlıyız.
- We are bound to each other by a close friendship.
Tom, yeni dairesine taşınmak için yardım almaya mecbur.
- Tom's bound to need help to move into his new apartment.
Bir kira sözleşmesi, ev sahibi ve kiracıları arasında yasal olarak bağlayıcı bir belgedir.
- A tenancy agreement is a legally binding document between a landlord and their tenant.
O yasal olarak bağlayıcı değil.
- It's not legally binding.
Bu sınırlı ekspres Sendai'ye gider.
- This limited express is bound for Sendai.
Hayatı ölümden ayıran sınırlar azami karanlık ve belirsizdir. Birinin nerede biteceğini ve diğerinin nerede başlayacağını kim söyleyecek?
- The boundaries which divide Life from Death are at best shadowy and vague. Who shall say where the one ends, and where the other begins?
Bir kira sözleşmesi, ev sahibi ve kiracıları arasında yasal olarak bağlayıcı bir belgedir.
- A tenancy agreement is a legally binding document between a landlord and their tenant.
O yasal olarak bağlayıcı değil.
- It's not legally binding.
Jack bu sefer kesin başaracak.
- Jack is bound to succeed this time.
Tom kesinlikle yarışı kaybedecek.
- Tom is bound to lose the race.
Rehineler bağlandı ve ağızları kapatıldı.
- The hostages were bound and gagged.
Hırsızın eli ve ayağı bağlandı.
- The thief was bound hand and foot.
Bir kira sözleşmesi, ev sahibi ve kiracıları arasında yasal olarak bağlayıcı bir belgedir.
- A tenancy agreement is a legally binding document between a landlord and their tenant.
O yasal olarak bağlayıcı değil.
- It's not legally binding.
Los Angeles'a giden bir uçağa bindi.
- He boarded a plane bound for Los Angeles.
Sendai'ye giden tren az önce gitti.
- The train bound for Sendai has just left.
Er ya da geç onun olacağı zorunluydu.
- It was bound to happen sooner or later.
O maçı kazanmaya zorunlu.
- He is bound to win the match.
Yakınsak bir sıra sınırlandırılmıştır.
- A convergent sequence is bounded.
Bindiğimiz uçak San Fransisko'ya gitmek üzereydi.
- The plane we boarded was bound for San Francisco.
This contract is a legally binding agreement.
The rabbit bounded down the lane.
Kansas is bounded by Nebraska on the north, Missouri on the east, Oklahoma on the south and Colorado on the west.
Is that message bound for me?.
I had bound the splint with duct tape.
They were bound to come into conflict eventually.
You are not legally bound to reply.
The deer crossed the stream in a single bound.
Somewhere within these bounds you may find a buried treasure.