Madonna is known to every high school student in Japan.
- Madonna Japonya'da her lise öğrencisi tarafından bilinmektedir.
It is well known that up to the middle of the last century Japan was a feudal state.
- Geçen yüzyılın ortasına kadar Japonya'nın feodal bir devlet olduğu iyi bilinmektedir.
Do you know where your father went?
- Babanın nereye gittiğini biliyor musun?
Do you know how to play chess?
- Satranç oynamayı biliyor musun?
They knew they must fight together to defeat the common enemy.
- Ortak düşmanı yenmek için birlikte dövüşmek zorunda olduklarını biliyorlardı.
Everybody knew she could speak English well.
- Onun iyi İngilizce konuşabildiğini herkes biliyordu.
We love our mother almost without knowing it, without feeling it, as it is as natural as to live.
- Biz neredeyse bilmeden, hissetmeden annemiz severiz, çünkü o yaşamak kadar doğaldır.
There is no knowing which team will win.
- Hangi takımın kazanacağını bilmek zor.
Ken talks as if he knew everything.
- Ken her şeyi biliyormuş gibi konuşur.
Ken didn't know what to say next.
- Ken gelecek defa ne söyleyeceğini bilmiyordu.
The past can only be known, not changed. The future can only be changed, not known.
- Geçmiş sadece bilinir, değişmez. Gelecek ise sadece değişir, bilinmez.
The firm is known for its high-quality products.
- Firma, yüksek kaliteli ürünleriyle bilinmektedir.
There is no knowing what will happen tomorrow.
- Yarın ne olacağı bilinmez.
There is no knowing what may happen.
- Ne olabileceği bilinmez.