Get me all the information you can on this matter.
- Bu konuyla ilgili alabildiğin tüm bilgiyi bana getir.
If you sign up to Facebook, your information will be sent to intelligence agencies.
- Facebook'a üye olursanız, bilgileriniz istihbarat örgütlerine gönderilecektir.
Data can be transmitted from the main computer to yours, and vice versa.
- Bilgi ana bilgisayardan sizinkine aktarılabilir, ve tam tersi.
They conducted the following experiment to collect the data.
- Bilgi toplamak için aşağıdaki deneyi yaptı.
Traveling makes people knowledgeable.
- Seyahat, insanları bilgili yapar.
Bilal is a person of knowledge.
- Bilal bilgili bir kişidir.
I have attached instructions on how to use FTP to access our files.
- Dosyalarımıza giriş için FTP'nin nasıl kullanılacağına dair bilgileri ekledim.
A computer program is a list of instructions that tell the computer what to do.
- Bir bilgisayar programı bilgisayara ne yapacağını söyleyen bir talimatlar listesidir.
She gave me advice as well as information.
- O, bilginin yanı sıra bana tavsiye verdi.
The more information you give me, the better the advice I can provide you.
- Bana ne kadar fazla bilgi verirseniz size o kadar daha iyi tavsiye verebilirim.
I was a science teacher.
- Fen bilgisi öğretmeniydim.
The lesson is science.
- Dersimiz fen bilgisi.
We need more information.
- Bize daha fazla bilgi lâzım.
Please send us more information.
- Lütfen bize daha fazla bilgi gönderin.
No one is so learned that he can know all things.
- Hiç kimse çok bilgili değil ki her şeyi bilebilsin.
We learned as much as possible about their culture before visiting them.
- Onları ziyaret etmeden önce, kültürleri hakkında mümkün olduğu kadar çok bilgi sahibi olduk.
If you need any help, let me know.
- Herhangi bir yardıma ihtiyacınız olursa, beni bilgilendirin.
Television helps us widen our knowledge.
- Televizyon bilgimizi genişletmemize yardımcı olur.
This is a very informative article.
- Bu çok bilgilendirici bir yazı.
You want more information about our activities? Subscribe to our newsletter.
- Bizim faaliyetleri hakkında daha fazla bilgi ister misiniz? Bültenimize abone olun.
Electronic news media is our primary source of information.
- Elektronik haber medya temel bilgi kaynağımızdır.
He was able to get the information by reading the letter.
- Mektubu okuyarak bilgi edinebildi.
The letter informed her of his death.
- Mektup onun ölümüyle ilgili onu bilgilendirdi.
That car dealer gave me a bum steer when he told me this used Toyota was in good condition.
- O araba satıcısı bu kullanılmış Toyota'nın iyi durumda olduğunu söylediğinde bana yanlış bilgi vermiş.
I'd like to add some information to my report.
- Raporuma bazı bilgiler eklemek istiyorum.
The suspect reportedly stole computers.
- Söylendiğine göre sanık bilgisayarları çalmış.
I don't think that's a real word.
- Bunun gerçek bir bilgi olduğunu sanmıyorum.
Is there any word on Tom's condition?
- Tom'un durumu hakkında bir bilgi var mı?
That factory is for the manufacture of computers.
- O fabrika, bilgisayar üretimi içindir.
Did he acquaint you with the facts?
- Size gerçeklerle ilgili bilgi verdi mi?
I'll have to take that question on notice.
- Bu soruyu gerekli bilgiyi edindikten sonra yanıtlayacağım.
If it hadn't been for Lindbergh's luck and his knowledge of flying, he could never have succeeded in crossing the Atlantic.
- Lindbergh'in şansı ve uçuş bilgisi olmasaydı, Atlantiği geçmeyi asla başaramazdı.
I was impressed by the general knowledge of Japanese students.
- Japon öğrencilerinin genel kültür bilgisinden etkilendim.
Learning and cherishing data are not just the domain of Jewish people.
- Bilgiye değer verip öğrenmek Yahudilerin tekelinde değildir.
The hardest part of learning a language is knowing the vocabulary by heart.
- Dil öğrenmenin en zor kısmı kelime bilgisini ezberlemektir.
I have a nodding acquaintance with him.
- Onunla ilgili çok az bilgim var.
Intelligence and knowledge are two independent things.
- Zeka ve bilgi iki ayrı şeydir.
If you sign up to Facebook, your information will be sent to intelligence agencies.
- Facebook'a üye olursanız, bilgileriniz istihbarat örgütlerine gönderilecektir.
Did you inform your teacher of this?
- Bununla ilgili öğretmenini bilgilendirdin mi?
The social worker was asked to follow up the information about the Stevenson family.
- Sosyal görevliden Stevenson ailesi hakkındaki bilgiyi takip etmesi istedi.
A computer program is a list of instructions that tell the computer what to do.
- Bir bilgisayar programı bilgisayara ne yapacağını söyleyen bir talimatlar listesidir.
I have attached instructions on how to use FTP to access our files.
- Dosyalarımıza giriş için FTP'nin nasıl kullanılacağına dair bilgileri ekledim.
You broke the computer. Nice going, genius.
- Bilgisayarı bozdun. Aferin, dahi.
Fully automatic story generation remains an unsolved problem for computer scientists.
- Tam otomatik hikaye üretimi bilgisayar bilim adamları için çözülmemiş bir sorun kalmaya devam etmektedir.
Do you know how to use a computer?
- Bir bilgisayarı nasıl kullanacağını biliyor musun?
Do you know how to use a personal computer?
- Kişisel bir bilgisayarı nasıl kullanacağınızı biliyor musunuz?
Yeterince malumatımız yok.
- Yeterli bilgimiz yok.