I read the newspaper to keep myself informed.
- Kendimi bilgilendirmek için gazete okurum.
I wrote to inform him of my decision.
- Kararımla ilgili onu bilgilendirmek için yazdım.
If you sign up to Facebook, your information will be sent to intelligence agencies.
- Facebook'a üye olursanız, bilgileriniz istihbarat örgütlerine gönderilecektir.
The social worker was asked to follow up the information about the Stevenson family.
- Sosyal görevliden Stevenson ailesi hakkındaki bilgiyi takip etmesi istedi.
We examined the following magazines to collect the data.
- Bilgi toplamak için aşağıdaki dergileri inceledik.
Data can be transmitted from the main computer to yours, and vice versa.
- Bilgi ana bilgisayardan sizinkine aktarılabilir, ve tam tersi.
Bilal is a person of knowledge.
- Bilal bilgili bir kişidir.
Mrs Cockburn concealed her name lest the knowledge of her sex and youth should produce a prejudice against her work.
- Gençlik ve cinsiyetiyle ilgili bilgi işine karşı bir ön yargıya sebep olmasın diye Bayan Cockburn adını gizledi.
I wrote to inform him of my decision.
- Kararımla ilgili onu bilgilendirmek için yazdım.
I have attached instructions on how to use FTP to access our files.
- Dosyalarımıza giriş için FTP'nin nasıl kullanılacağına dair bilgileri ekledim.
A computer program is a list of instructions that tell the computer what to do.
- Bir bilgisayar programı bilgisayara ne yapacağını söyleyen bir talimatlar listesidir.
She gave me advice as well as information.
- O, bilginin yanı sıra bana tavsiye verdi.
The more information you give me, the better the advice I can provide you.
- Bana ne kadar fazla bilgi verirseniz size o kadar daha iyi tavsiye verebilirim.
Tom doesn't want to be a doctor, although he's very good in science.
- Fen bilgisinde iyi olmasına rağmen, Tom bir doktor olmak istemiyor.
I was a science teacher.
- Fen bilgisi öğretmeniydim.
Congress asked for more information.
- Kongre daha fazla bilgi istedi.
I think we need more information.
- Sanırım daha çok bilgiye ihtiyacımız var.
We learned about that from reliable sources.
- Güvenilir kaynaklardan onun hakkında bilgi edindim.
We learned as much as possible about their culture before visiting them.
- Onları ziyaret etmeden önce, kültürleri hakkında mümkün olduğu kadar çok bilgi sahibi olduk.
I believe you have information that can help us.
- Bize yardım edebilecek bilgiye sahip olduğuna inanıyorum.
If you need any help, let me know.
- Herhangi bir yardıma ihtiyacınız olursa, beni bilgilendirin.
This is a very informative article.
- Bu çok bilgilendirici bir yazı.
I read the newspaper to keep myself informed.
- Kendimi bilgilendirmek için gazete okurum.
Electronic news media is our primary source of information.
- Elektronik haber medya temel bilgi kaynağımızdır.
He could get the information by reading the letter.
- Mektubu okuyarak bilgi alabilir.
This letter contains sensitive information that may offend some people.
- Bu mektup, bazı insanlar gücendirecek hassas bilgiler içermektedir.
That car dealer gave me a bum steer when he told me this used Toyota was in good condition.
- O araba satıcısı bu kullanılmış Toyota'nın iyi durumda olduğunu söylediğinde bana yanlış bilgi vermiş.
The suspect reportedly stole computers.
- Söylendiğine göre sanık bilgisayarları çalmış.
I'd like to add some information to my report.
- Raporuma bazı bilgiler eklemek istiyorum.
I don't think that's a real word.
- Bunun gerçek bir bilgi olduğunu sanmıyorum.
Tom didn't know how to translate the word computer because the people he was talking to had never seen one.
- Konuştuğu insanlar daha önce bir bilgisayar görmedikleri için Tom computer kelimesini nasıl çevireceğini bilmiyordu.
Write down the facts needed to convince other people.
- Başka insanları ikna etmek için gerekli olan bilgileri yazın.
The text above contains no accurate facts on the matter.
- Yukarıdaki metin konuyla ilgili kesin bilgiler içermiyor.
I'll have to take that question on notice.
- Bu soruyu gerekli bilgiyi edindikten sonra yanıtlayacağım.
Mrs Cockburn concealed her name lest the knowledge of her sex and youth should produce a prejudice against her work.
- Gençlik ve cinsiyetiyle ilgili bilgi işine karşı bir ön yargıya sebep olmasın diye Bayan Cockburn adını gizledi.
He has a good knowledge of Japanese religion.
- O Japon diniyle ilgili iyi bir bilgiye sahiptir.
Learning and cherishing data are not just the domain of Jewish people.
- Bilgiye değer verip öğrenmek Yahudilerin tekelinde değildir.
The hardest part of learning a language is knowing the vocabulary by heart.
- Dil öğrenmenin en zor kısmı kelime bilgisini ezberlemektir.
I have a nodding acquaintance with him.
- Onunla ilgili çok az bilgim var.
Intelligence and knowledge are two independent things.
- Zeka ve bilgi iki ayrı şeydir.
Intelligence and knowledge are two very different things.
- Zeka ve bilgi iki çok farklı şeydir.
The social worker was asked to follow up the information about the Stevenson family.
- Sosyal görevliden Stevenson ailesi hakkındaki bilgiyi takip etmesi istedi.
The information presented in Kelly's paper on color coordination is seen to be of use in building up an alternative theory.
- Renk koordinasyonu ile ilgili Kelly'nin raporunda sunulan bilginin alternatif bir teori oluşturmada faydalı olacağı anlaşilmaktadır.
A computer program is a list of instructions that tell the computer what to do.
- Bir bilgisayar programı bilgisayara ne yapacağını söyleyen bir talimatlar listesidir.
I have attached instructions on how to use FTP to access our files.
- Dosyalarımıza giriş için FTP'nin nasıl kullanılacağına dair bilgileri ekledim.
You broke the computer. Nice going, genius.
- Bilgisayarı bozdun. Aferin, dahi.
Fully automatic story generation remains an unsolved problem for computer scientists.
- Tam otomatik hikaye üretimi bilgisayar bilim adamları için çözülmemiş bir sorun kalmaya devam etmektedir.
It is becoming important for us to know how to use a computer.
- Bir bilgisayarın nasıl kullanılacağını bilmemiz bizim için önemli hale geliyor.
Do you know how to use a personal computer?
- Kişisel bir bilgisayarı nasıl kullanacağınızı biliyor musunuz?
Yeterince malumatımız yok.
- Yeterli bilgimiz yok.