bilgilendir

listen to the pronunciation of bilgilendir
Türkisch - Englisch
(Bilgisayar) advise
inform of
kept informed
{f} informed

The police informed us of the accident. - Polis kazayla ilgili bizi bilgilendirdi.

She informed him of her arrival. - O, gelişi hakkında onu bilgilendirdi.

keep informed

In order to keep informed, I try to read as much as possible. - Bilgilendirilmek için mümkün olduğu kadar çok okumaya çalışıyorum.

informof
keepinformed
keptinformed
bilgi
information

The information presented in Kelly's paper on color coordination is seen to be of use in building up an alternative theory. - Renk koordinasyonu ile ilgili Kelly'nin raporunda sunulan bilginin alternatif bir teori oluşturmada faydalı olacağı anlaşilmaktadır.

The social worker was asked to follow up the information about the Stevenson family. - Sosyal görevliden Stevenson ailesi hakkındaki bilgiyi takip etmesi istedi.

bilgi
{i} data

Data can be transmitted from the main computer to yours, and vice versa. - Bilgi ana bilgisayardan sizinkine aktarılabilir, ve tam tersi.

The data is often inaccurate. - Bilgi çoğunlukla yanlıştır.

bilgi
{i} knowledge

I don't have much knowledge of physics. - Fizik hakkında çok fazla bilgim yok.

Traveling makes people knowledgeable. - Seyahat, insanları bilgili yapar.

bilgi
instruction

I have attached instructions on how to use FTP to access our files. - Dosyalarımıza giriş için FTP'nin nasıl kullanılacağına dair bilgileri ekledim.

A computer program is a list of instructions that tell the computer what to do. - Bir bilgisayar programı bilgisayara ne yapacağını söyleyen bir talimatlar listesidir.

bilgi
advice

She gave me advice as well as information. - O, bilginin yanı sıra bana tavsiye verdi.

The more information you give me, the better the advice I can provide you. - Bana ne kadar fazla bilgi verirseniz size o kadar daha iyi tavsiye verebilirim.

bilgi
know-how
beni bilgilendir
let me know
bilgi
science

The lesson is science. - Dersimiz fen bilgisi.

I was a science teacher. - Fen bilgisi öğretmeniydim.

bilgi
(Bilgisayar) quote
bilgi
(Bilgisayar) more info

I think we need more information. - Sanırım daha çok bilgiye ihtiyacımız var.

Please send us more information. - Lütfen bize daha fazla bilgi gönderin.

bilgi
understanding
bilgi
(Argo) drum
bilgi
(Bilgisayar) cc
bilgi
learned

I learned about you from Tom. - Tom'dan senin hakkında bilgi edindim.

We learned about that from reliable sources. - Güvenilir kaynaklardan onun hakkında bilgi edindim.

bilgi
(Bilgisayar) help

This information may help you find a cure. - Bu bilgi bir şifa bulmana yardımcı olabilir.

If you need any help, let me know. - Herhangi bir yardıma ihtiyacınız olursa, beni bilgilendirin.

bilgi
(Bilgisayar) informative

This is a very informative article. - Bu çok bilgilendirici bir yazı.

bilgi
news

I read the newspaper to keep myself informed. - Kendimi bilgilendirmek için gazete okurum.

Electronic news media is our primary source of information. - Elektronik haber medya temel bilgi kaynağımızdır.

bilgi
(Felsefe) cognition
bilgi
(Bilgisayar) prompt
bilgi
cognisance
bilgi
input
bilgi
(Bilgisayar) informational
bilgi
aviso
bilgi
letter

He could get the information by reading the letter. - Mektubu okuyarak bilgi alabilir.

He was able to get the information by reading the letter. - Mektubu okuyarak bilgi edinebildi.

bilgi
enlightenment
bilgi
cognizance
bilgi
steer

That car dealer gave me a bum steer when he told me this used Toyota was in good condition. - O araba satıcısı bu kullanılmış Toyota'nın iyi durumda olduğunu söylediğinde bana yanlış bilgi vermiş.

bilgi
reprint
bilgi
report

I'd like to add some information to my report. - Raporuma bazı bilgiler eklemek istiyorum.

The suspect reportedly stole computers. - Söylendiğine göre sanık bilgisayarları çalmış.

bilgi
word

Is there any word on Tom's condition? - Tom'un durumu hakkında bir bilgi var mı?

I don't think that's a real word. - Bunun gerçek bir bilgi olduğunu sanmıyorum.

bilgi
lore
bilgi
fact

That factory is for the manufacture of computers. - O fabrika, bilgisayar üretimi içindir.

Write down the facts needed to convince other people. - Başka insanları ikna etmek için gerekli olan bilgileri yazın.

bilgi
snippet
bilgi
{i} notice

I'll have to take that question on notice. - Bu soruyu gerekli bilgiyi edindikten sonra yanıtlayacağım.

bilgi
information on
bilgi
knowledge of

He has a good knowledge of Japanese religion. - O Japon diniyle ilgili iyi bir bilgiye sahiptir.

I was impressed by the general knowledge of Japanese students. - Japon öğrencilerinin genel kültür bilgisinden etkilendim.

bilgi
ınformation
bilgi
griff
bilgi
learning

The hardest part of learning a language is knowing the vocabulary by heart. - Dil öğrenmenin en zor kısmı kelime bilgisini ezberlemektir.

Learning and cherishing data are not just the domain of Jewish people. - Bilgiye değer verip öğrenmek Yahudilerin tekelinde değildir.

bilgi
knowledge, learning; information
bilgi
inside dope
bilgi
gleanings
bilgi
acquaintance

I have a nodding acquaintance with him. - Onunla ilgili çok az bilgim var.

bilgi
griffin
bilgi
intelligence

If you sign up to Facebook, your information will be sent to intelligence agencies. - Facebook'a üye olursanız, bilgileriniz istihbarat örgütlerine gönderilecektir.

Intelligence and knowledge are two very different things. - Zeka ve bilgi iki çok farklı şeydir.

bilgi
info

If you sign up to Facebook, your information will be sent to intelligence agencies. - Facebook'a üye olursanız, bilgileriniz istihbarat örgütlerine gönderilecektir.

I want specific information. - Özellikli bilgi istiyorum.

bilgi
instructions

I have attached instructions on how to use FTP to access our files. - Dosyalarımıza giriş için FTP'nin nasıl kullanılacağına dair bilgileri ekledim.

A computer program is a list of instructions that tell the computer what to do. - Bir bilgisayar programı bilgisayara ne yapacağını söyleyen bir talimatlar listesidir.

bilgi
savvy
bilgi
gen

You broke the computer. Nice going, genius. - Bilgisayarı bozdun. Aferin, dahi.

Fully automatic story generation remains an unsolved problem for computer scientists. - Tam otomatik hikaye üretimi bilgisayar bilim adamları için çözülmemiş bir sorun kalmaya devam etmektedir.

bilgi
conveyance
bilgi
dope
bilgi
information; data
bilgi
line
bilgi
know how

Do you know how to use a computer? - Bir bilgisayarı nasıl kullanacağını biliyor musun?

It is becoming important for us to know how to use a computer. - Bir bilgisayarın nasıl kullanılacağını bilmemiz bizim için önemli hale geliyor.

bilgi
info , information
bilgi
knowhow
Türkisch - Türkisch

Definition von bilgilendir im Türkisch Türkisch wörterbuch

Bilgi
haber
Bilgi
malümat
Bilgi
malûmat

Yeterince malumatımız yok. - Yeterli bilgimiz yok.

bilgi
İnsan aklının erebileceği olgu, gerçek ve ilkelerin bütününe verilen ad, malumat. Öğrenme, araştırma veya gözlem yolu ile elde edilen gerçek, malumat, vukuf: "Babası, önce ona, Mazlume ve ailesi hakkında birçok bilgi vermişti."- H. E. Adıvar. İnsan zekâsının çalışması sonucu ortaya çıkan düşünce ürünü, malumat, vukuf
bilgi
Bilim
bilgi
Genel olarak ve ilk sezi durumunda zihnin kavradığı temel düşünceler, malumat
bilgi
İnsan aklının erebileceği olgu, gerçek ve ilkelerin bütününe verilen ad, malûmat
bilgi
Kurallardan yararlanarak kişinin veriye yönelttiği anlam
bilgi
Öğrenme, araştırma veya gözlem yolu ile elde edilen gerçek, malûmat, vukuf
bilgi
İnsan zekâsının çalışması sonucu ortaya çıkan düşünce ürünü, malûmat, vukuf
bilgilendir
Favoriten