Swimming is a form of exercise.
- Yüzmek bir egzersiz biçimidir.
Some people think that advertising is a form of brainwashing.
- Bazı insanlar reklamın bir beyin yıkama biçimi olduğunu düşünüyorlar.
Things are starting to take shape.
- İşler biçimlenmeye başlıyor.
Ideas shape the course of history.
- Düşünceler, tarihin rotasını biçimlendirir.
The style of that house is similar to mine.
- O evin biçimi benimkine benzer.
That is a modern form of superstition.
- Bu, hurafenin modern bir biçimidir.
Art is the most intense mode of individualism that the world has known.
- Sanat dünyanın bildiği bireyciliğin en yoğun biçimidir.
They formed themselves into a circle.
- Kendilerini bir daire halinde biçimlendirdiler.
I'll try to change the file format then.
- Öyleyse ben de dosya biçimini değiştirmeyi deneyeceğim.
The manager wants the report rewritten using the new format.
- Müdür yeni bir biçim kullanarak raporun yeniden yazılmasını istiyor.
I didn't make this decision lightly.
- Ben bu kararı kolay bir biçimde vermedim.
Phone robbery thwarted in unusual manner.
- Telefon soygunu olağanüstü bir biçimde engellendi.
Kim is dressed in a very attractive manner.
- Kim çok çekici bir biçimde giyinmiş.
Tom's face is badly bruised.
- Tom'un yüzü kötü bir biçimde çürük.
I forgot to wear my hat and my face got badly sunburned.
- Şapkamı giymeyi unuttum ve yüzüm kötü biçimde güneşten yandı.
Bu diskete format atmamalısın.
- Bu disketi biçimlendirmemelisin.