Otel ücretini ödemek zorundayım.
- Ich muss das Hotel bezahlen.
Bu saat için en az 1,000 dolar ödemek zorunda kaldım.
- Ich musste für diese Uhr nicht weniger als 1000 Dollar bezahlen.
Fakir Japon göçmenler düşük ücretle çalışmaya istekliydiler.
- Poor Japanese immigrants were willing to work for low pay.
Saatlik ücretin ne kadar?
- How much is your hourly pay?
Kredi kartıyla ödeyebilir miyim?
- Can I pay with a credit card?
Onun için ne kadar ödedin?
- How much did you pay for him?
İlk maaşın ile ne yapacaksın?
- What are you going to do with your first pay?
Maaş altı kişilik bir aile için yeterli değildir.
- The pay is not adequate for a family of six.
Babamın borcunu ödemekten berat edildim.
- I was absolved from paying my father's debt.
Vergi ödemek her işçinin yükümlülüğüdür.
- It is the obligation of every worker to pay taxes.
Bir otel odasına dünya kadar para vermek istemiyorum.
- I don't want to pay through the nose for a hotel room.
Bedelini ödemek zorundasın.
- You have to pay the price.
Bir dahaki sefere bunun bedelini ödersin!
- Next time you'll pay for it!
Faturayı ödemediği için suyu kestiler.
- They shut his water off because he didn't pay the bill.
Ödeme yapmadan restorandan ayrıldı.
- He left the restaurant without paying.
A man of wealth has to pay a lot of income tax.
- Ein Reicher muss eine hohe Einkommenssteuer bezahlen.
Can I pay by credit card?
- Kann ich mit Kreditkarte bezahlen?