bey'

listen to the pronunciation of bey'
Englisch - Türkisch

Definition von bey' im Englisch Türkisch wörterbuch

bey
bey
bey
(isim) bey
Türkisch - Türkisch
(Osmanlı Dönemi) Satmak
(Osmanlı Dönemi) Fık: Bir malı diğer bir mal ile değiştirmek
BEY' U ŞİRA
(Osmanlı Dönemi) Alım-satım. Alış-veriş. Bak: Bey
BEY' U ŞİRÂ
(Osmanlı Dönemi) Alım-satım. Alış-veri
BEY'AT
(Osmanlı Dönemi) Bak: Biat
BEY'İ BAT
(Hukuk) Kesin satış
BEY'İ BATIL
(Hukuk) Batıl olan satış; geçersiz olan satım
BEY'İ BİLİSTİCAR
(Hukuk) Pazarlık yapılmaksızın ve bedel sorulmaksızın kısım kısım mal satılması
BEY'İ BİLİSTİĞLAL
(Hukuk) Bir kimsenin bir malı bizzat kendisi kiralamak üzere birine vefaen satması
BEY'İ BİŞŞART
(Hukuk) Şarta bağlı satım, satımın bir koşula bağlanması
BEY'İ MARİZ
(Hukuk) Ölüm döşeğinde yapılan satış; hasta yatağında yapılan satış
BEY'İ MUKAYAZA
(Hukuk) Trampa, malı malla değişme
BEY'İ MUKAYYET
(Hukuk) Şarta bağlı satış
BEY'İ MÜCAZEFE
(Hukuk) Toptan ve götürü satış
BEY'İ SAİF
(Hukuk) Para bozmak, parayı paraya satmak
BEY'İ VE FÜRUHT
(Hukuk) Alım ve satım
BEY'İYE
(Hukuk) Satıcı karı; pul, kıymetli kağıt gibi şeylerde satıcıya bırakılan satma payı
BEY Ü NİRA
(Hukuk) Satmak ve almak
bey
Afyonkarahisar ilinde bir dağ
bey
Komutan
bey
Günümüzde erkek adlarından sonra kullanılan saygı sözü
bey
Eş, koca
bey
Afyon ilinde bir dağ
bey
Erkek özel adları yerine kullanılır
bey
Erkek sıfatlarının hemen arkasına eklenir
bey
İskambil kâğıtlarında birli, as
bey
Zengin, ileri gelen kimse, bay
bey
Boy gibi küçük bir toplumun veya küçük bir devletin başkanı
bey
ngin, ileri gelen kimse, bay (I). İskambil kâğıtlarında birli, as: "Gerçekten de doktora bir bey ile iki yedili gelmişti."- T. Buğra
bey
Satma, satış
bey
Eş, koca: "İki yol var önünde: ya beyinin dilini öğrenirsin, ya beyin senin dilini."- T. Dursun K
bey
Günümüzde erkek adlarından sonra kullanılan saygı sözü: "Eniştem Neyyir Beyi kimin vurduğunu ben biliyorum."- R. N. Güntekin
bey armudu
İri, kokulu ve tatlı bir armut türü
bey erki
Zengin erki, plütokrasi
abdal ata binince bey oldum sanır, şalgam aşa girince yağ oldum sanır
(deyim) Kimi görgüsüz ve eğitimsiz kimseler bir rastlantı sonucu lâyık olmadıkları önemli bir işin başına geçseler ya da bir mevki elde etseler, aptalca davranmaya, o yerin adamı gibi görünmeye ve böbürlenmeye başlarlar. Dahası, bunun kendi hakları olduğunu da ileri sürerler
kethüda bey
Yeniçeri ocağında, yeniçeri ağasından sonra gelen en yüksek makamdaki subay
küçük bey
Çıtkırıldım, şımarık genç
küçük bey
Evin küçük erkek çocuğu
reis bey
bakınız: başkan
Englisch - Englisch

Definition von bey' im Englisch Englisch wörterbuch

bey
A governor of a province or district in the Turkish dominions; also, in some places, a prince or nobleman; a beg; as, the bey of Tunis

Whether his position with the Third Circle made the difference or the fact that he ranked as a bey, life in El Iskandryia was proving easier.

bey
{i} governor in the Ottoman Empire; former title of respect for Turkish dignitaries
bey
(formerly) a title of respect for a man in Turkey or Egypt; "he introduced me to Ahmet Bey"
bey
the governor of a district or province in the Ottoman Empire
bey
{n} a Turkish governor or viceroy
bey
the governor of a district or province in the Ottoman Empire (formerly) a title of respect for a man in Turkey or Egypt; "he introduced me to Ahmet Bey
Iskander Bey
{i} Scanderbeg, Skanderbeg (~1403-1468), Albanian national hero and revolutionary leader (also known as: George Castriota, George Kastrioti)
Türkisch - Englisch

Definition von bey' im Türkisch Englisch wörterbuch

bey
mister

You're a creep, Mister! - Siz bir pisliksiniz, Beyefendi!

bey
governor
bey
gentleman

I met a certain gentleman at the station. - İstasyonda güvenilir bir beyefendiyle karşılaştım.

He is a perfect gentleman. - O mükemmel bir beyefendi.

bey
bey
bey
esquire
bey
the governor
bey
sahib
bey
Mr
bey
seigneur
bey
gentleman, sir; a title meaning Mr. (used after a first name): Mehmet Bey
bey
master

Dan thinks that Linda was the mastermind of the murder. - Dan, Linda'nın cinayetin beyni olduğunu düşünüyor.

bey
don

Why don't you give your seat to that old gentleman? - Koltuğunu neden şu yaşlı beyefendiye vermiyorsun?

Having done my homework, I watched the baseball game on television. - Ev ödevimi yaptıktan sonra ,televizyonda beyzbol oyununu izledim.

bey
gent

He is a perfect gentleman. - O mükemmel bir beyefendi.

Sir Harold is a fine English gentleman. - Sir Harold kibar bir İngiliz beyefendisi.

bey
playing cards ace
bey
prince, ruler, chieftain; chief, head, master
bey efendi
Mr Master
bey, emir
gentlemen, orders
bey
notable, country gentleman
bey
squire
bey
seignior
bey
Mister; lord
bey
gentleman, gent, sir; Mr., mister; prince, ruler; master; ace
bey armudu
a large variety of pear
bey baba
father (used also for other respected elderly persons)
bey gibi yaşamak
to live the life of Riley, be comfortable, be well-off
bey gibi yaşamak
live the life of riley