Benim tartışmayı destekleyecek adil bir miktar bilimsel veriyi sıralayacağım
- I will marshal a fair amount of scientific data to support my argument.
Bay Hasimoto bize karşı adil.
- Mr. Hashimoto is fair to us.
Adil ve makul olmadığından dolayı önerinizi kabul edemem.
- I can't agree to your proposal on the ground that it is not fair and reasonable.
Bunu için makul bir fiyat ödedik.
- We paid a fair price for it.
Tom oldukça iyi bir golfçüdür.
- Tom is a fairly decent golfer.
O, İngilizceyi oldukça iyi konuşur.
- He speaks English fairly well.
Dün gece ipek ve ince kumaş hakkında ya da eşitlik ve adil yargılama hakkında bir rüya gördüm.
- I dreamt a dream last night, about silk and fine cloth or about equality and fair trial.
Yaşam adil değil ama hala güzel.
- Life isn't fair, but it's still good.
Gökyüzü güzel hava vaadediyor.
- The sky promises fair weather.
Yaklaşık üç yıl süren yoğun çalışmadan sonra Tom Fransızcada çok akıcı oldu.
- Tom became fairly fluent in French after about three years of intense study.
Öğretmen, sınavlarımızda not verirken çok adildi.
- The teacher was very fair when she marked our exams.