Nakido, Twitter'dan daha iyidir.
- Nakido is better than Twitter.
Bir dizüstü, bir masaüstünden daha iyidir.
- A laptop is better than a desktop.
Sen benden daha iyisin.
- You're better than me.
Tom Mary'ye ödünç para vermekten daha iyisini bilmeliydi.
- Tom should have known better than to lend money to Mary.
Çalışma şartlarını iyileştirmek istiyorlar.
- They want to better their working conditions.
Eski karımı hâlâ özlüyorum ama benim amacım iyileşmek.
- I still miss my ex-wife, but my aim is getting better.
Biz iyileşmek zorundayız.
- We've got to get better.
Bu iyi bir kitaptır ama şu daha iyidir.
- This is a good book, but that is better.
Bir dizüstü, bir masaüstünden daha iyidir.
- A laptop is better than a desktop.
Ben vokal müziği enstrümantal müzikten daha çok severim.
- I like vocal music better than instrumental music.
İngilizceyi daha çok severim.
- I like English better.
Kendimi geliştirmek için her şeyi yapmaya hazırım.
- I'm prepared to do anything to better myself.
Kendimi geliştirmek istiyorum.
- I want to better myself.
Daha iyi yapmak zorundayız.
- We've got to do better.
Dünyamızı daha iyi yapmak için çalışalım.
- Let's try to make our world better.
O zamanlar gerçekten daha iyi şekildeydim.
- I was in better shape back then.
Daha iyi şekilde yapabileceğimizi düşünüyoruz.
- We know we can do better.
Mary sadece daha güzel değil fakat Alice'den daha iyi notlar alır.
- Mary isn't only prettier, but she gets better grades than Alice.
Nereye gidersen git evinden daha güzel bir yer bulamazsın.
- Wherever you may go, you will not find a better place than your home.
Tom sorunla daha iyi bir şekilde ilgilenebilirdi.
- Tom could have dealt with the problem in a better way.
I’ve had enough of cycling with you chaps. I can spend my Sundays better than in tormenting cats and quarrelling and fighting.”.
He quickly found Ali his better in the ring.
... It'd be better to return exactly what you wanted when ...