Bu iyi bir kitaptır ama şu daha iyidir.
- This is a good book, but that one is better.
Bu iyi bir kitaptır ama şu daha iyidir.
- This is a good book, but that is better.
Ben gitarda iyileşmek istiyorum.
- I want to get better at guitar.
Biz iyileşmek zorundayız.
- We've got to get better.
Biz iyileşmek zorundayız.
- We've got to get better.
Satrançta iyileşmek istiyorum.
- I want to get better at chess.
Sen benden daha iyisin.
- You are better than me.
Sen benden daha iyisin.
- You're better than I am.
Satrançta iyileşmek istiyorum.
- I want to get better at chess.
Biz iyileşmek zorundayız.
- We've got to get better.
Kendimi geliştirmek için her şeyi yapmaya hazırım.
- I'm prepared to do anything to better myself.
Kendimi geliştirmek istiyorum.
- I want to better myself.
Yalnız daha zenginim.
- I'm better off alone.
Sensiz daha zenginim.
- I'm better off without you.
Henüz daha iyi bir şey bulmadım.
- I haven't found anything better yet.
Tomorrow. If you can work it out. Or better yet, this evening.
Evlendikten sonra benim Japonca daha iyi oldu ve daha çok anlayabildim.
- After I got married, my Japanese got better and I could understand more.
Ben vokal müziği enstrümantal müzikten daha çok severim.
- I like vocal music better than instrumental music.
Tom ondan daha iyi yapmak zorunda kalacak.
- Tom is going to have to do better than that.
Daha iyi yapmak zorundayız.
- We've got to do better.
Daha iyi şekilde yapabileceğimizi düşünüyoruz.
- We know we can do better.
O zamanlar gerçekten daha iyi şekildeydim.
- I was in better shape back then.
Cümlelerinizi silmek yerine, daha güzel hale getirmeye ne dersiniz?
- Instead of deleting your sentences, how about making them better?
İnsanlar birbirleriyle dostça ilişkiler kurunca dünyanın daha güzel bir yer olmasını umut ediyorum.
- If people have friendly relationships, I hope the world will be a better place.
Tom sorunla daha iyi bir şekilde ilgilenebilirdi.
- Tom could have dealt with the problem in a better way.
Senin hayat arkadaşın nerede?
- Where's your better half?
Tom eskisinden daha varlıklıdır.
- Tom is better off than he used to be.
O, öncekinden daha varlıklıdır.
- He is better off than before.
Tom Fransızcada daha iyi olmak istiyor.
- Tom wants to get better at French.
Daha iyi olmak üzere.
- It's about to get better.
Aynı şeyi söylemenin çok daha iyi ve kısa bir yolu yok mu?
- Isn't there a much better and shorter way of saying the same thing?
Yeni sunucu çok daha iyi performansa sahip olmalıdır.
- The new server should have much better performance.
Yakında iyileşeceğini umuyorum.
- I hope you'll get better soon.
Onun yakında iyileşeceğini umuyorum.
- I hope that she'll get better soon.
Elinden geldiğince açık konuşsan iyi olur.
- You had better talk as clearly as you can.
Sigara içmeyi bıraksan iyi olur.
- You had better stop smoking.
yasal bir kuralı olmayan fakat must/have to kadar güçlü bir anlamı olan kalıptır.
This jacket has seen better days. Look how the sleeves are worn.
I’ve had enough of cycling with you chaps. I can spend my Sundays better than in tormenting cats and quarrelling and fighting.”.
He quickly found Ali his better in the ring.
My better half won't be coming tonight.
Their insolence and recklessness must be opposed, and better late than never.
Knowing the real reasons for his action enabled her to view them in a better light.
I think it would be better off in the bag.
But you'd better take your diamond ring, you'd better pawn it, babe.
Of all the inventors to obtain patents, only a few have really built a better mousetrap.
The better part of valour is discretion; in the which better part, I have saved my life.
For better or worse, he’s the president.
Many people returned to work a bit anxious, they acknowledged, but grimly determined not to let terrorists get the better of them.
Will we get it finished? / We had better..
Your sofa has certainly seen better days, isn't it time you got a new one?.
He got halfway out the door, thought better of it, and decided to stay home, instead.