O, onu hiç ziyaret etmedi.
- Sie hat ihn nie besucht.
Sizi yarın ziyaret edeceğim.
- Ich werde Sie morgen besuchen.
Doğduğu ülkeyi ziyaret etmek için ara sıra tatillerden faydalandı.
- He availed himself of the 'off-and-on' holidays to visit his native country.
Büyük şehirleri ziyaret etmekten hoşlanmam.
- I don't like visiting big cities.
Tom'un bir ziyaret için uğramak isteyip istemediğini göreceğiz.
- I'll see if Tom wants to come over for a visit.