Ben, hayaletlerin var olduklarına inanmıyorum.
- I don't believe that ghosts exist.
Hayaletlerin var olduğunu kanıtlamak zordur.
- It is difficult to prove that ghosts exist.
Eğer alkol olmasa, hiç birimiz yaşamayız.
- If it wasn't for alcohol, none of us would exist.
Bazı Batılılar ruhlarının var olduğuna ve sonsuz yaşama sahip olduklarına artık inanmıyorlar.
- Some Westerners no longer believe that their soul exists and that they have eternal life.
Cennet ve cehennem, insanın kalbinde bulunur.
- Heaven and hell exist in the hearts of man.
Apotik veya “gece yarısı” bölgesi 1.000 metrenin altındaki derinliklerde bulunur. Güneş ışığı bu derinliklere nüfuz etmez ve bölge karanlıkta kalır.
- The aphotic, or “midnight,” zone exists in depths below 1,000 meters. Sunlight does not penetrate to these depths and the zone is bathed in darkness.
Bu dünyada erkekler zengin olmak için değil, mutlu olmak için var olurlar.
- Men do not exist in this world to become rich, but to become happy.
Kıt kanaat yaşamaktan usandım.
- I'm sick of this hand-to-mouth existence.
İngilizce Q, W ve X harfleri bulunmaktadır.
- The letters q, w and x exist in English.
An experiment, I would learn much later, when studying the philosophy of science, had to arise from a real dissatisfaction with existing knowledge.
- Ein Experiment, so sollte ich es viel später im Studium der Wissenschaftsphilosophie lernen, musste einer wirklichen Unzufriedenheit mit bestehendem Wissen entspringen.
This organization cannot exist without you.
- Diese Organisation kann ohne Sie nicht bestehen.