besleyen

listen to the pronunciation of besleyen
Türkisch - Englisch
giving sustenance
alimentary
sustaining
besle
{f} fed

Tom fed the neighbor's cat while they were away. - Tom onlar uzaktayken komşunun kedisini besledi.

In her home, kitchen garbage was fed to the pigs. - Onun evinde,domuzlar mutfak çöpüyle beslenirdi.

besle
(Bilgisayar) feed from
besle
{f} feed

Everyone can feed the database to illustrate new vocabulary. - Herkes yeni kelimeleri göstermek için veritabanını besleyebilir.

Music feeds our imagination. - Müzik bizim hayal gücümüzü besler.

besle
foster

Knowledge of other cultures fosters a respect and tolerance for diversity. - Diğer kültürlerin bilgisi çeşitlilik için saygı ve hoşgörüyü besler.

besle
{f} feeding

Is there any problem with feeding my dog ice cream? - Köpeğimi dondurma ile beslememde bir sorun olur mu?

How much food should I be feeding my dog? - Köpeğimi ne kadar beslemeliyim?

besle
{f} nurture

Sports nurture friendships. - Spor dostlukları besler.

Both body and spirit are nurtured. - Hem beden hem de ruh beslenir.

besle
{f} fostering
besle
stoke up
besle
nourish

It's important to nourish your children with good food. - Çocuklarını iyi yiyeceklerle beslemen önemlidir.

We need to nourish our spirit. - Ruhumuzu beslemeliyiz.

besle
nourishing

This fish is inexpensive but nourishing. - Bu balık ucuz ama besleyici değil.

Milk is more nourishing than wine. - Süt şaraptan daha besleyicidir.

besle
stokeup
besle
stoke#up
hınç besleyen
rancorous
karışık duygular besleyen
ambivalent
ırmağı besleyen kollar
headwaters
Türkisch - Türkisch
(Osmanlı Dönemi) MÜREBBİ
besleyen
Favoriten