Select Keyboard:
Türkçe ▾
  1. Türkçe
  2. English
  3. العربية
  4. Dansk
  5. Deutsch
  6. Ελληνικά
  7. Español
  8. فارسی
  9. Français
  10. Italiano
  11. Kurdî
  12. Nederlands
  13. Polski
  14. Português Brasileiro
  15. Português
  16. Русский
  17. Suomi
  18. Svenska
  19. 中文注音符号
  20. 中文仓颉输入法
X
"1234567890*-Bksp
Tabqwertyuıopğü,
CapsasdfghjklşiEnter
Shift<zxcvbnmöç.Shift
AltGr

beslenmek

listen to the pronunciation of beslenmek
Türkisch - Englisch
be fed
to feed; to be fed, to be nourished
feed
be nourished
to be fed
fed

The Amazon is fed by a large number of tributaries. - Amazon, çok sayıda kollardan beslenmektedir.

nourished
(for an animal) to be fattened
take nourishment
(for a stream) to be fed
(for an animal) to be raised, be kept
to eat: İyi beslenmiyorlar. They don't eat properly. Balıkla besleniyor. He lives on fish
(for a thought, a feeling) to be cherished, be nurtured
live on
(for one thing) to be propped up or raised on (another); to be shimmed with
to be fed, be nourished
live
beslenme
nutrition

Mosquitoes consider human beings a dangerous but necessary source of nutrition. - Sivrisinekler insan oğlunu tehlikeli fakat gerekli bir beslenme kaynağı olarak düşünüyorlar.

Nutrition is inadequate in some poor areas. - Bazı fakir bölgelerde beslenme yetersiz.

beslenme
nourishment
beslenmek (hayvan)
feed
besle
{f} fed

They fed a black and a white dog. - Onlar bir siyah ve bir beyaz köpeği beslediler.

Have you fed the dog yet? - Henüz köpeği besledin mi?

beslenme
nutritive
besle
(Bilgisayar) feed from
beslenme
nutriture
beslenme
(Diş Hekimliği) diet

Must there be a link between diet and health? - Beslenme ve sağlık arasında bir bağlantı var olmalı mı?

The Japanese's basic diet consists of rice and fish. - Japonların temel beslenmesi pirinç ve balıktan oluşur.

dengeli beslenmek
eat properly
besle
{f} feed

Most whales feed on plankton. - Çoğu balinalar planktonla beslenir.

He had to feed his large family. - O, büyük ailesini beslemek zorundaydı.

besle
foster

Knowledge of other cultures fosters a respect and tolerance for diversity. - Diğer kültürlerin bilgisi çeşitlilik için saygı ve hoşgörüyü besler.

besle
{f} feeding

What kind of food should I be feeding my dog? - Köpeğimi ne tür mamayla beslemeliyim?

Have you ever tried feeding your dog peanut butter? - Köpeğini fıstık ezmesi ile beslemeyi hiç düşündün mü?

besle
{f} nurture

Sports nurture friendships. - Spor dostlukları besler.

Both body and spirit are nurtured. - Hem beden hem de ruh beslenir.

besle
{f} fostering
besle
stoke up
besle
nourish

Reading of literature nourishes the mind. - Edebiyat okumak zihnimizi besler.

This food's not nourishing enough. - Bu yiyecek yeterince besleyici değil.

beslenme
alimentation

In order to stay alive, humans need alimentation, which consists of foods and beverages. - Hayatta kalmak için, insanların yiyeceklerden ve içeceklerden oluşan beslenmeye ihtiyacı var.

beslenme
aliment

In order to stay alive, humans need alimentation, which consists of foods and beverages. - Hayatta kalmak için, insanların yiyeceklerden ve içeceklerden oluşan beslenmeye ihtiyacı var.

Beslenme
nutritions
beslenme
feedings
yetersiz beslenmek
inadequate nutrition
Beslenme
(Tıp) trophism
besle
nourishing

Fish and meat are both nourishing, but the latter is more expensive than the former. - Hem balık hem de et besleyici fakat sonraki öncekinden daha pahalı.

This food's not nourishing enough. - Bu yiyecek yeterince besleyici değil.

besle
stokeup
besle
stoke#up
beslenme
alimentary
beslenme
nutrition, alimentation
beslenme
(Nükleer Bilimler) ingestion
mahalleli tarafından beslenmek
go on the parish
çöple beslenmek
scavenge
Türkisch - Türkisch