benimle

listen to the pronunciation of benimle
Türkisch - Englisch
with me

Will you come with me to the store? - Mağazaya benimle gelecek misin?

Dorenda really is a nice girl. She shares her cookies with me. - Dorenda gerçekten iyi bir kızdır, o kurabiyelerini benimle paylaşıyor.

ben
i
benimle beraber
with me
benimle birlikte
with me
benimle evlenir misin?
will you marry me?
benimle evlenirmisin
will you marry me
benimle gel
come with me
benimle evlenir misin
Will you mary me?
benimle evlenirmisin?
marry me?
benimle konuş
talk to me
benimle tanışmak istermisin
would you like to meet me?
benimle alışverişe gitmek ister misiniz
Won't you go shopping with me
benimle gelin
Come with me
benimle gelmek ister misiniz
Do you want to come with me
benimle konsere gelmek ister misiniz
Would you like to go to the concert hall with me
benimle operaya gelmek ister misiniz
Would you like to go to the opera with me
benimle oynamak ister misiniz
Do you want to play with me
benimle sinemaya gelmek ister misiniz
Would you like to go to the movies with me
benimle tartışma
but me no buts
benimle tiyatroya gelmek ister misiniz
Would you like to go to the theater with me
ben
beauty spot
ben
myself

I made this clothing myself. - Bu giysiyi ben kendim yaptım.

For myself, I would like to take part in the game. - Ben şahsen oyuna katılmak istiyorum.

ben
nevus
ben
the "I" part of the psyche
Ben
(Diş Hekimliği) naevus
ben
dark fleck of color (in the skin of a ripening fruit)
ben
freckle (on a person's skin)
ben
spot, macula (in the eye)
ben
(Anatomi) spiloma
ben
yours

Put yourself in my position. - Kendini benim yerime koy.

Put yourself in my place. - Kendini benim yerime koy.

benimle evlenir misin
will you marry me
evlen benimle
marry me
ben
ego

Tom is young, rich, spoiled and egocentric. - Tom, genç, zengin, şımarık ve benmerkezcidir.

The human is an egocentric animal. - İnsan benmerkezcil bir hayvandır.

ben
mole

Each molecule in our body has a unique shape. - Vücudumuzdaki her molekülün benzersiz bir şekli vardır.

She had a mole on her face. - Onun yüzünde bir ben var.

ben
me
ben
ive
ben
i'm
benimle evlenirmisin
would you marry me
ben
mole, beauty spot
ben
mole; ego
ben
mole; beauty spot
lütfen benimle çekiniz
Please pose with me
Englisch - Englisch

Definition von benimle im Englisch Englisch wörterbuch

Ben
A diminutive of the male given name Benjamin or, less often, of Benedict
ben
The oil of the ben seed
ben
Son of (used with Hebrew and Arabic surnames)
ben
A Scottish or Irish mountain or high peak
ben
A tree, Moringa oleifera or horseradish tree of Arabia and India, which produces oil of ben
ben
Ben-room: The inner room of a two-room hut or shack (as opposed to the but)
ben
Inner, interior
ben
a mountain or tall hill; "they were climbing the ben"
ben
Bentonite
ben
Within. Akiba ben Joseph Alfasi Isaac ben Jacob Alkalai Judah ben Solomon Hai Abba Mari ben Moses ben Joseph Israel ben Eliezer Ben Ali Zine el Abidine Ben Bella Ahmed Ben Nevis Ben Gurion David Big Ben Mohammed ben Brahim Boukharouba Eleazar ben Judah of Worms Eleazar ben Judah ben Kalonymos Elijah ben Solomon Elisha ben Abuyah Hecht Ben Heller Yom Tov Lipmann ben Nathan Ha Levi Hogan Ben Solomon ben Yehuda ibn Gabirol Ibn Tibbon Judah ben Saul Ishmael ben Elisha Israeli Isaac ben Solomon Jacob ben Asher Johanan ben Zakkai Joseph Ben Matthias Judah ben Samuel Karo Joseph ben Ephraim Luria Isaac ben Solomon Salomon ben Joshua Moses ben Maimon Manasseh ben Israel Meir ben Baruch Moses ben Menachem Moses ben Shem Tov Prusiner Stanley Ben Saadia ben Joseph
ben
A hoglike mammal of New Guinea (Porcula papuensis)
ben
EPA's computer model for analyzing a violator's economic gain from not complying with the law
ben
Son of; frequently used in personal names, as Ben-Gurion
ben
benedictive mood
ben
a mountain peak
ben
(Hebrew for "son, son of"; Aramaic bar) Used frequently in "patronymics" (naming by identity of father); Rabbi Akiba ben Joseph means Akiba son of Joseph
ben
Well Used with other words, e g ben marcato, well accented, emphasized
ben
{i} high point, summit, peak
Ben
{i} male first name (form of Benjamin)
ben
Within; in; in or into the interior; toward the inner apartment
ben
indic
ben
An old form of the pl
ben
a mountain or tall hill; "they were climbing the ben
ben
Son of
ben
The seed of one or more species of moringa; as, oil of ben
ben
pr
ben
Motor & Allied Trades Benevolent Fund
ben
The inner or principal room in a hut or house of two rooms; opposed to but, the outer apartment
ben
of Be
Ben
diminutive of Benjamin or, less often, of Benedict or Bernard
ben
The winged seed of the ben tree
ben
The inner room of a two-room hut or shack (as opposed to the but)
Türkisch - Türkisch

Definition von benimle im Türkisch Türkisch wörterbuch

ben
Olta veya tuzağa konulan yem
ben
Bir kimsenin kişiliğini oluşturan temel öge, ego
ben
Kuşun yavrusuna taşıdığı yem
ben
Saçta, sakalda beliren beyazlık
ben
Çoğu doğuştan, tende bulunan ufak, koyu renkli leke veya kabartı: "Dedim tane tane olmuş benlerin / Dedi zülfüm değdi tel yarasıdır."- Âşık Ömer
BEN
(Osmanlı Dönemi) (Bak: Ene) t. Psk: Şuurlu kişiliğimiz. Başlangıçta çocuğun benliği şuurlu değildir. Kendisini başkasından ayıramaz. Fakat canlı olarak ihtiyaç ve istekleri vardır. Benin bu şuursuz haline "alt ben" denir. Kendisi ile başkası arasındaki farkı anlamaya, münasebetler kurmaya, düşünmeğe başlayınca şuurlu kişiliği, beni ortaya çıkar. Ben, kendi menfaatına gördüğü, haz duyduğu herşeyi ister. İsteklerine kendisi için tehlikeli, acı verici gördüğü yerde, yani yine kendisi için sınır koyar. Başkalarını hesaba katma
ben
Kişiyi öbür varlıklardan ayıran bilinç
ben
Tekil birinci kişiyi gösteren zamir: "Bütün sevgileri atıp içimden / Varlığımı yalnız ona verdim ben."- A. K. Tecer
ben
En çok üzümde görülen olgunlaşma belirtisi
Ben
(Osmanlı Dönemi) ENE
Ben
ego
ben
Çoğu doğuştan, tende bulunan ufak, koyu renkli leke veya kabartı
ben
Tekil birinci kişiyi gösteren zamir
ben
Tembel hayvan da denilen ve hep ağaçların üstünde asılı olarak yaşayan memeli hayvan
Englisch - Türkisch

Definition von benimle im Englisch Türkisch wörterbuch

BEN
(Askeri) temel ansiklopedi numarası (base encyclopedia number - temel ansiklopedi numarası BE number basic encyclopedia number)
Ben
(isim) iç oda (İsk.)
Ben
{i} iç oda (İsk.)
ben
iskoç iç oda
ben
içinde

O utanç içinde başını eğdi. - She bent her head in shame.

ben
banağacı
ben
bu ağacm tohumu
ben
tepe/dağ
ben
bu tohumdan çıkanlan ince yağ
ben
Moringa aptera
ben
iç oda
ben
sorkun ağacı