benî

listen to the pronunciation of benî
Türkisch - Englisch

Definition von benî im Türkisch Englisch wörterbuch

ben
i
beni
me
beni haberdar et
let me know
beni ilgilendirmez
that's not my bag
beni olduğum gibi kabul et
take me as i am
beni affet
forgive me
beni anlıyor musun
do you understand me
beni ara
call me
beni asla unutma
never forget me
beni bağışlayın
excuse me
beni bekle
wait me
beni bilgilendir
let me know
beni bırakma
don’t leave me
beni dinle
listen up
beni etkilemiyor
it leaves me cold
beni haberdar et
keep me posted
beni hatırla
remember me
beni merak etme
don't worry about me
beni oku
(Bilgisayar) read me
beni rahat bırak
(Argo) get off my dick
beni rahat bırak!
leave me alone!
beni seviyor musun?
do you love me?
beni unutma
don't forget me
beni yanlış anlama!
don´t get me wrong!
beni de
me too

partiye bendi de götürün.

beni kullanıyorlar
they are using me
beni kırıyorsun
you are offending me
beni rahatsız etmiyorsun
you are not bothering me
beni temsilen
representing me
beni temsilen
in behalf of me
beni unutmadınmı
didn't you forget about me?
beni alakadar etmez
that is noting to me
beni alakadar etmez
that's not in my line
beni aldığınız için çok teşekkür ederim
Thank you for picking me up
beni anlayacağını biliyorum
i know you will understand me
beni ara ama mutlaka
call me i mean it
beni arayan oldu mu
Did anyone call me
beni aşar
out of my field
beni aşar
beyond my capabilities
beni aşar
this is out of my field
beni aşar
that beats me
beni beklemeden yat
don't wait up
beni bozmaz
my withers are unwrung
beni bu adrese götürün lütfen
Take me to this address please
beni bu otele götürün lütfen
Take me to this hotel please
beni deli ediyorsun
you make me sick
beni deniz tutuyor
I am seasick
beni deniz tutuyor
I'm very seasick
beni dinlerseniz
if you take my tip
beni etkilemez
my withers are unwrung
beni gördüler
they saw me
beni görmüşler
they saw me
beni gıcık etti
he pissed me off
beni hasta ediyorsun
You make me sick
beni hastaneye götürün
Take me to a hospital
beni havalimanına götürün lütfen
Take me to the airport please
beni hayal kırıklığına uğratan şey
to my disappointment
beni hiç ilgilendirmez
for aught i care
beni hiç mi hiç ilgilendirmiyor
I couldn't care less
beni ilgilendirmez
I am not concerned
beni ilgilendirmez
hard cheese
beni ilgilendirmez
That is no concern of mine
beni ilgilendirmez
that leaves me cold
beni ilgilendirmez
It does not concern me
beni iyi dinle
mark my words
beni kandıramazsın
i don't buy it
beni kaydet
(Bilgisayar) sign me up
beni lütfen ara
call me plz
beni lütfen buraya götürür müsünüz
Take me here please
beni merkeze götürün lütfen
Take me to the center please
beni mutlu et
make me happy
beni oku belgeleri
(Bilgisayar) read me documents
beni oraya götürün lütfen
Take me there please
beni rahatsız ediyorsunuz
You are bothering me
beni rahatsız etme
don't bother me
beni saat 8'de uyandırır mısınız
Would you please wake me at 8 a.m
beni sinir etti
he pissed me off
beni slayda götür
(Bilgisayar) take me to slide
beni sıkan şudur ki
what troubles me is
beni tahrik et
turn me hot
beni takip etmekten vazgeç
Stop following me
beni tren istasyonuna götürün lütfen
Take me to the train station please
beni uyuz etti
he pissed me off
beni yalancı çıkar
make a liar out of me
beni yalnız bırak
Leave me alone
beni yerime götürür müsünüz
Will you take me to my seat
beni yol tutuyor
I am carsick
beni üzdün
you made me sad
beni üzen şudur ki
what troubles me is
beni üzme
don't let me down
beni şaşırtan şey
to my disappointment
beni şaşırtıyor
it's a marvel to me that
beni şehir merkezine bırakabilir misiniz
Can you drop me off downtown
beni şehir merkezine götürün lütfen
Take me downtown please
beni şehire götürün lütfen
Take me to the city please
ben
beauty spot
ben
myself

I can't bring myself to trust his story. - Ben onun hikayesine inanamıyorum.

I bought this book for myself, not for my wife. - Ben bu kitabı karım için değil, kendim için satın aldım.

ben
nevus
ben
the "I" part of the psyche
Ben
(Diş Hekimliği) naevus
ben
dark fleck of color (in the skin of a ripening fruit)
ben
freckle (on a person's skin)
ben
spot, macula (in the eye)
Bayram değil, seyran değil, eniştem beni niye öptü?
There must be something behind this
affet beni
forgive me
ben
(Anatomi) spiloma
ben
yours

My dog is almost half the size of yours. - Benim köpeğim neredeyse boyunuzun yarısı kadar.

My opinion is similar to yours. - Benim görüşüm seninkine benzer.

dinle beni
listen up
et beni
(Anatomi) mole
unut beni
forget me
ben
ego

Thomas thinks he's the center of the world. He's very egocentric. - Thomas kendisini dünyanın merkezi zannediyor. O, çok ben merkezci.

My brother-in-law is really egotistical. - Eniştem gerçekten bencil.

ben
mole

She had a mole on her face. - Onun yüzünde bir ben var.

Where do all these moles come from? - Tüm bu benler nereden geliyor?

ben
me
al beni
Take me
ben
ive
ben
i'm
beni
get me

Please get me hotel security. - Lütfen beni otel güvenliğine götürün.

Please don't get me wrong. - Lütfen beni yanlış anlamayın.

allah beni kahretsin
(Argo) jesus fuck me christ
allah beni kahretsin!
(Argo) damn me!
ara beni
ring me up
arabam hazır olunca beni arar mısınız
Will you call me when the car is ready
azat buzat, beni cennet kapısında gözet!
Be free and protect me at the gate of Paradise (said when releasing a captive bird)
ben
mole, beauty spot
ben
mole; ego
ben
mole; beauty spot
bu adam beni rahatsız ediyor
This man is bothering me
dışı eli yakar, içi beni (yakar)
1. Others think him charming; I know him to be unpleasant. 2. It looks good on the surface, but inside it is terrible
et beni
a small fatty excrescence on the body
güzellik beni
beauty spot
hipofiz beni
hypophysis
içi beni yakar, dışı eli (yakar)
(Konuşma Dili) Others only know his outward charm, whereas I know his inner nastiness
lütfen beni takip edin
follow me please
ona beni aramasını söyleyin lütfen
Please ask him to call me
onlar beni tam uyuyorlar
They fit me like a glove
sadece beni ilgilendirir
that's just my bag
unutma beni
(çiçek) forget-me-not
yeme beni
go on with you
yemek için beni uyandırır mısınız lütfen
could you wake me for the meal
Englisch - Englisch

Definition von benî im Englisch Englisch wörterbuch

Beni
{i} male first name
Beni River
River, Bolivia. Rising in the eastern cordillera of the Andes Mountains, it flows north and unites with the Mamoré River to form the Madeira River at Villa Bella. Near its mouth it receives the Madre de Dios River. It is 994 mi (1,599 km) long
beni shoga
{i} Japanese salty and red ginger root pickles
Ben
A diminutive of the male given name Benjamin or, less often, of Benedict
ben
The oil of the ben seed
ben
Son of (used with Hebrew and Arabic surnames)
ben
A Scottish or Irish mountain or high peak
ben
A tree, Moringa oleifera or horseradish tree of Arabia and India, which produces oil of ben
ben
Ben-room: The inner room of a two-room hut or shack (as opposed to the but)
ben
Inner, interior
shado beni
A culinary herb, Eryngium foetidum, native to the tropical Americas and Caribbean
ben
a mountain or tall hill; "they were climbing the ben"
ben
Bentonite
ben
Within. Akiba ben Joseph Alfasi Isaac ben Jacob Alkalai Judah ben Solomon Hai Abba Mari ben Moses ben Joseph Israel ben Eliezer Ben Ali Zine el Abidine Ben Bella Ahmed Ben Nevis Ben Gurion David Big Ben Mohammed ben Brahim Boukharouba Eleazar ben Judah of Worms Eleazar ben Judah ben Kalonymos Elijah ben Solomon Elisha ben Abuyah Hecht Ben Heller Yom Tov Lipmann ben Nathan Ha Levi Hogan Ben Solomon ben Yehuda ibn Gabirol Ibn Tibbon Judah ben Saul Ishmael ben Elisha Israeli Isaac ben Solomon Jacob ben Asher Johanan ben Zakkai Joseph Ben Matthias Judah ben Samuel Karo Joseph ben Ephraim Luria Isaac ben Solomon Salomon ben Joshua Moses ben Maimon Manasseh ben Israel Meir ben Baruch Moses ben Menachem Moses ben Shem Tov Prusiner Stanley Ben Saadia ben Joseph
ben
A hoglike mammal of New Guinea (Porcula papuensis)
ben
EPA's computer model for analyzing a violator's economic gain from not complying with the law
ben
Son of; frequently used in personal names, as Ben-Gurion
ben
benedictive mood
ben
a mountain peak
ben
(Hebrew for "son, son of"; Aramaic bar) Used frequently in "patronymics" (naming by identity of father); Rabbi Akiba ben Joseph means Akiba son of Joseph
ben
Well Used with other words, e g ben marcato, well accented, emphasized
ben
{i} high point, summit, peak
Ben
{i} male first name (form of Benjamin)
ben
Within; in; in or into the interior; toward the inner apartment
ben
indic
ben
An old form of the pl
ben
a mountain or tall hill; "they were climbing the ben
ben
Son of
ben
The seed of one or more species of moringa; as, oil of ben
ben
pr
ben
Motor & Allied Trades Benevolent Fund
ben
The inner or principal room in a hut or house of two rooms; opposed to but, the outer apartment
ben
of Be
Ben
diminutive of Benjamin or, less often, of Benedict or Bernard
ben
The winged seed of the ben tree
ben
The inner room of a two-room hut or shack (as opposed to the but)
Türkisch - Türkisch
(Osmanlı Dönemi) Oğullar, evlâtlar, çocuklar. Aslı: Benûn-Benîn
BENÎ BEŞER
(Osmanlı Dönemi) İnsanlar
BENÎ ÂDEM
(Osmanlı Dönemi) Âdem oğlu. İnsan. Âdem oğulları
BENÎ ÜMEYYE
(Osmanlı Dönemi) Emeviler
BENÎ İSRÂİL
(Osmanlı Dönemi) İsrâil oğulları. Yahudiler. Yahudi
beni adem
(Osmanlı Dönemi) Âdemoğlu, insanlar
beni beşer
(Osmanlı Dönemi) insanoğlu
beni israil
(Osmanlı Dönemi) İsrailoğulları
ben
Olta veya tuzağa konulan yem
ben
Bir kimsenin kişiliğini oluşturan temel öge, ego
ben
Kuşun yavrusuna taşıdığı yem
ben
Saçta, sakalda beliren beyazlık
ben
Çoğu doğuştan, tende bulunan ufak, koyu renkli leke veya kabartı: "Dedim tane tane olmuş benlerin / Dedi zülfüm değdi tel yarasıdır."- Âşık Ömer
BEN
(Osmanlı Dönemi) (Bak: Ene) t. Psk: Şuurlu kişiliğimiz. Başlangıçta çocuğun benliği şuurlu değildir. Kendisini başkasından ayıramaz. Fakat canlı olarak ihtiyaç ve istekleri vardır. Benin bu şuursuz haline "alt ben" denir. Kendisi ile başkası arasındaki farkı anlamaya, münasebetler kurmaya, düşünmeğe başlayınca şuurlu kişiliği, beni ortaya çıkar. Ben, kendi menfaatına gördüğü, haz duyduğu herşeyi ister. İsteklerine kendisi için tehlikeli, acı verici gördüğü yerde, yani yine kendisi için sınır koyar. Başkalarını hesaba katma
ben
Kişiyi öbür varlıklardan ayıran bilinç
ben
Tekil birinci kişiyi gösteren zamir: "Bütün sevgileri atıp içimden / Varlığımı yalnız ona verdim ben."- A. K. Tecer
ben
En çok üzümde görülen olgunlaşma belirtisi
et beni
(Tıp, İlaç) Cilt yüzeyinde oluşmuş çıkıntı, akrokordon
et beni
Deri dokusunun anormal büyüyüp yağlanmasıyla oluşan kabarcık: "Çenesinde, iki beyaz kıl sarkan iri bir et beni."- Y. Z. Ortaç
Ben
(Osmanlı Dönemi) ENE
Ben
ego
ben
Çoğu doğuştan, tende bulunan ufak, koyu renkli leke veya kabartı
ben
Tekil birinci kişiyi gösteren zamir
ben
Tembel hayvan da denilen ve hep ağaçların üstünde asılı olarak yaşayan memeli hayvan
et beni
Deri dokusunun anormal büyüyüp yağlanmasıyla oluşan kabarcık
unutma beni
Küçük mavi çiçekler açan bir bitki
Englisch - Türkisch

Definition von benî im Englisch Türkisch wörterbuch

BEN
(Askeri) temel ansiklopedi numarası (base encyclopedia number - temel ansiklopedi numarası BE number basic encyclopedia number)
Ben
(isim) iç oda (İsk.)
Ben
{i} iç oda (İsk.)
ben
iskoç iç oda
ben
içinde

O utanç içinde başını eğdi. - She bent her head in shame.

ben
banağacı
ben
bu ağacm tohumu
ben
tepe/dağ
ben
bu tohumdan çıkanlan ince yağ
ben
Moringa aptera
ben
iç oda
ben
sorkun ağacı