The price of the carpet is determined by three factors.
- Halı fiyatı üç etken tarafından belirlenir.
They determined the date for the trip.
- Seyahat için tarihi belirlediler.
A fact-finding committee was set up to determine the cause of the incident.
- Olayın nedenini belirlemek için bir gerçeği bulma komitesi kuruldu.
First settlers were highly educated and set Puritanism as first American principle.
- İlk yerleşimciler hayli eğitimliydiler ve Püritenizm'i ilk Amerikan ilkesi olarak belirlediler.
Can you identify which coat is yours?
- Hangi ceketin seninki olduğunu belirleyebilir misin?
A spectrometer uses light to identify the chemical composition of matter.
- Bir spektrometre, maddenin kimyasal bileşimini belirlemek için ışık kullanır.
What was the determining factor in this case?
- Bu durumda belirleyici faktör neydi?
I'd like to determine the value of this painting.
- Bu tablonun değerini belirlemek isterim.
They determined the date for the trip.
- Seyahat için tarihi belirlediler.