belirlenen

listen to the pronunciation of belirlenen
Türkisch - Englisch
(Dilbilim) determination
(Dilbilim) determinated
in set
kilise kanununa göre belirlenen
canonical
belirlenen değer
assessment
belirlenen gemi
(Ticaret) named vessel
belirlenen harekat planının bir sonraki kuvvet komutanı tarafından devamlılığını
(Askeri) continuity of operations plan designated successor service chief
belirlenen nesne
(Bilgisayar) set object
belirlenen riskler
(Ticaret) identified risks
belirlenen sıcaklıklarda
at specified temperatures
belirle
{f} determined

Our lives are determined by our environment. - Yaşamlarımız çevremiz tarafından belirlenir.

The lawyer determined his course of action. - Avukat eylemin rotasını belirledi.

belirle
(Bilgisayar) specs
belirle
(Bilgisayar) set

They set the time and place of the wedding. - Onlar düğünün zamanını ve yerini belirlediler.

I set some goals for myself. - Ben kendim için bazı hedefler belirledim.

belirle
(Bilgisayar) identify

Planets are easy to identify because they don't twinkle like stars do. - Gezegenleri belirlemek kolay, çünkü yıldızlar gibi parıldamazlar.

A spectrometer uses light to identify the chemical composition of matter. - Bir spektrometre, maddenin kimyasal bileşimini belirlemek için ışık kullanır.

belirle
{f} determining

What was the determining factor in this case? - Bu durumda belirleyici faktör neydi?

belirle
stake out
belirle
determine

Our lives are determined by our environment. - Yaşamlarımız çevremiz tarafından belirlenir.

One's lifestyle is largely determined by money. - Kişinin yaşam tarzı, büyük ölçüde para ile belirlenir.

açık artırmada belirlenen en düşük satış fiyatı
upset price
belirle
appointing
hakem kararı ile belirlenen
arbitrary
yeniden belirlenen vergi
reassesment
belirlenen
Favoriten