He has no distinct idea of how to proceed.
- Onun nasıl ilerleyeceği konusunda hiçbir belirgin fikri yok.
There's a distinct difference between them.
- Onlar arasında belirgin bir fark var.
George has made his position clear.
- George pozisyonunu belirginleştirdi.
The company turned him down for no apparent reason.
- Şirket belirgin bir sebep olmadan onu geri çevirdi.
Tom had no apparent injuries.
- Tom'da belirgin yaralanmalar yoktu.
Tom has a distinctive scar under his right eye.
- Tom'un sağ gözünün altında belirgin bir yara izi vardı.
The Serpent Bearer is an outspread but not very prominent constellation.
- Serpent Bearer yayılmış fakat çok belirgin olmayan bir takımyıldızı.
The party was a marked success.
- Parti belirgin bir başarıydı.
Opposition is becoming more marked.
- Muhalefet daha belirgin oluyor.
The influence of the Arabic language is quite evident in the Spanish language.
- Arapçanın etkisi İspanyolcada oldukça belirgindir.
Anne's mortification was as evident as Gilbert's satisfaction.
- Anne'in moral bozukluğu Gilbert'in memnuniyeti kadar belirgindi.
Nothing was very specific.
- Hiçbir şey çok belirgin değildi.
Unfortunately, munificence is not one of the salient features of my husband.
- Ne yazık ki, cömertlik kocamın belirgin özelliklerinden biri değil.