bekletmek

listen to the pronunciation of bekletmek
Türkisch - Englisch
wait

We don't want to keep Tom waiting. - Tom'u bekletmek istemiyoruz.

I wouldn't want to keep Tom waiting. - Tom'u bekletmek istemiyorum.

stand up
keep smb. waiting
keep waiting
(deyim) hang on
to make (sb) wait, to keep sb waiting
to make (someone) wait
to delay, postpone
keep on hold
bekle
expect

The number of students who were late for school was much smaller than I had expected. - Okula geç kalan öğrencilerin sayısı beklediğimden çok daha azdı.

Don't expect too much. - Çok fazla şey bekleme.

bekle
hold on

Can you hold on a little longer? - Biraz daha bekler misiniz?

Hold on a minute, please. - Bir dakika bekle,lütfen.

bekle
hang on

Hang on till I get to you. - Seni alana kadar bekle.

Hang on a minute. I'll call Jimmy. - Bir dakika bekle. Jimmy'yi arayacağım.

bekle
wait

Carlos waited a moment. - Carlos bir müddet bekledi.

I'll wait here until she comes. - O gelene kadar burada bekleyeceğim.

bekle
held on
bekle
{f} expected

The garden was larger than I had expected. - Bahçe beklediğimden daha büyüktü.

Students are expected to stay away from dubious places. - Öğrencilerin şüpheli yerlerden uzak kalması bekleniyor.

bekle
(Bilgisayar) pause

Tom put the key in the lock and paused a moment before he turned it. - Tom anahtarı kilide taktı ve onu çevirmeden önce bir süre bekledi.

Tom hit the pause button. - Tom bekletme butonuna bastı.

bekle
hold your horses
bekle
(Bilgisayar) waitfor
bekle
(Konuşma Dili) not so fast
bekletme
racking
bekletme
(Bilgisayar) holding
bekletme
(Biyokimya) incubation
bekletme
(İnşaat) storage
bekletme
(İnşaat) soak
bekletme
hold
bekle
{f} waiting

He kept me waiting for more than an hour. - O beni bir saatten daha fazla bekletti.

Waiting for a bus, I met my friend. - Bir otobüs beklerken, arkadaşımla buluştum.

bekle
await

Awaiting your quick response . . . - Hızlı yanıtın bekleniyor.

Tom wasn't awaiting me. - Tom beni beklemiyordu.

bekle
bide

We need to bide our time. - Zamanımızı beklemeliyiz.

We just need to bide our time. - Sadece uygun zamanı beklemeliyiz.

bekle
watch to
bekle
watch for
bekle
wait for

I'll wait for him for an hour. - Onu bir saat bekleyeceğim.

Please wait for me at the station. - Lütfen beni istasyonda bekleyin.

bekle
bode
bekle
{f} bided
bekle
{f} biding
bekle
{f} awaited

Maria awaited him, but he did not come. - Maria onu bekledi ama o gelmedi.

bekle
look forward

May we look forward to receiving your order? - Siparişinizi almayı dört gözle bekleyebilir miyiz?

I'll look forward to it. - Onu sabırsızlıkla bekleyeceğim.

bekle
hold#on
bekle
look#forward
birini bekletmek
keep smb. waiting
suda bekletmek
steep
Türkisch - Türkisch
Bekleme işini birine yaptırmak
Bekleme işini birine yaptırmak: "Tam yirmi dakika beklettin beni."- M. C. Kuntay
Oyalamak
bekletme
Bekletmek işi
bekletmek
Favoriten