bekle mek

listen to the pronunciation of bekle mek
Türkisch - Türkisch

Definition von bekle mek im Türkisch Türkisch wörterbuch

Beklemek
aylamak
Beklemek
oyalanmak
beklemek
Bir iş oluncaya, biri gelinceye değin bir yerde kalmak, durmak: "Arkadaki tramvaylar dizi olmuş, bekliyorlardı."- H. Taner
beklemek
Aramak, istemek
beklemek
Aramak, istemek: "Bu tecrübeli deniz kurdunun muhakkak bir beklediği var."- F. F. Tülbentçi
beklemek
Bir şeyi, bir kimseyi gözetmek, korumak, muhafaza etmek
beklemek
Karşılaşma ihtimali bulunmak
beklemek
Süre tanımak, acele etmemek
beklemek
Ummak
beklemek
Bir iş oluncaya, biri gelinceye değin bir yerde kalmak, durmak
beklemek
Süre tanımak, acele etmemek: "Demin orada oturdum, senin uyanma saatini bekledim."- R. H. Karay
beklemek
Karşılaşma ihtimali bulunmak: "Sabri gittikten sonra Basire, ondan gebe kalmış olmaktan korkarak bekledi."- M. Ş. Esendal
beklemek
Ummak: "Nikâhtan bu kadar keramet bekleme!"- P. Safa
Türkisch - Englisch

Definition von bekle mek im Türkisch Englisch wörterbuch

beklemek
anticipate
beklemek
wait

All that you have to do is to wait for his reply. - Tüm yapmanız gereken, onun cevabını beklemek.

There was nothing for it but to wait. - Onun için beklemekten başka yapacak bir şey yoktu.

beklemek
expect

Fadil had to expect and plan for the worst. - Fadıl en kötüsünü beklemek ve planlamak zorundaydı.

You have to expect that once in a while. - Ara sıra beklemek zorundasın.

beklemek
hope

I hope that Emi will appear soon. I'm tired of waiting for her. - Emi'nin yakında ortaya çıkacağını umuyorum. Onu beklemekten usandım.

I hope we don't have to wait too long. - Umarım çok uzun süre beklemek zorunda değiliz.

beklemek
await
beklemek
watch for
beklemek
wait for

Tom doesn't know how long he'll have to wait for Mary. - Tom Mary için ne kadar beklemek zorunda olduğunu bilmiyor.

All that you have to do is to wait for his reply. - Tüm yapmanız gereken, onun cevabını beklemek.

beklemek
stay

Tom and I left right away, but Mary stayed behind to wait for John. - Tom ve ben hemen çıktık, ancak Mary John'u beklemek için arkada kaldı .

Everyone has to stay. - Herkes beklemek zorunda.

beklemek
hold on
beklemek
look forward to
beklemek
bargain for
beklemek
hang on
beklemek
look

Tom looks like he's tired of waiting. - Tom beklemekten bıkmış gibi görünüyor.

beklemek
wait upon
beklemek
(Dilbilim) bank on
beklemek
reckon on
beklemek
watch over
beklemek
held on
beklemek
let

Instead of waiting for Tom, let's eat now before the food gets cold. - Tom'u beklemek yerine, yemek soğumadan önce şimdi yiyelim.

beklemek
guard
beklemek
bargain on
beklemek
watch to
beklemek
durer
beklemek
anticipates
beklemek
bode
beklemek
project
beklemek
be waiting
beklemek
think

I don't think you'll have to wait for more than three hours. - Üç saatten daha fazla beklemek zorunda olacağını sanmıyorum.

How long do you think we'll have to wait? - Ne kadar süre beklemek zorunda kalacağımızı düşünüyorsun?

beklemek
count on
beklemek
(deyim) expect of
beklemek
(deyim) kick one's heels
beklemek
stick around
beklemek
hold out for
beklemek
tarry
beklemek
watch
beklemek
calculate upon
beklemek
bide
beklemek
wait to
beklemek
wait in
beklemek
to wait for
beklemek
to expect (from)
beklemek
hang around
beklemek
look for
beklemek
hang about
beklemek
to wait (for), to await, to hang on, to hold on, to stick around; to expect, to anticipate; to guard, to watch (over)
beklemek
abide
beklemek
to wait (for); to expect, look (for)
beklemek
to guard, watch (over), attend. Bekle yârin köşesini. (Konuşma Dili) Don't build your hopes too high
beklemek
tarry; mark time
beklemek
stand by
beklemek
have smth. in prospect
beklemek
mark time
bekle mek
Favoriten