Bilirsin çok şanslısın! Böyle bir şey bir ömür boyu sadece bir kez olur.
- You're very lucky you know! A such thing happen only once in a lifetime.
Öylesine bir şeyi bir kez çok sık yaparsın ve cezalandırılırsın.
- You do such a thing once too often and get punished.
Bu gibi olaylar oldukça yaygındır.
- Such incidents are quite common.
Bu gibi durumlarda ne yapacağımı bilmiyorum.
- I do not know what to do in such cases.
Bu gibi olaylar oldukça yaygındır.
- Such incidents are quite common.
O öyle büyük bir sorun değil. Oldukça fazla üzülüyorsun.
- It's not such a big problem. You're worrying way too much.
Böylesine büyük bir silahlanma için paramızın olup olmadığı sorusunu göz önüne almalıyız.
- We must consider the question of whether we can afford such huge sums for armaments.
Böylesine büyük bir köpeği asla görmedim.
- I've never seen such a big dog.
Pek çok meyve ihraç ederler, mesela portakal, greyfurt ve limon.
- They export a lot of fruit, such as oranges, grapefruits and lemons.
Ne kadar da aptalsın!
- You're such an idiot!
Ne kadar da güzel bir adın var.
- You have such a beautiful name.
Böylesine bir mükemmelliğe ulaşmak için ne kadar süre eğitim gördün?
- How long did you train in order to achieve such perfection?
Böyle önemli bir şeyi unutacak kadar ne kadar ihmalkarsın!
- How careless you are to forget such an important thing!
Anladığım kadarıyla, öylesine bir plan imkansızdır.
- As far as my experience goes, such a plan is impossible.
Öylesine bir şeyi bir kez çok sık yaparsın ve cezalandırılırsın.
- You do such a thing once too often and get punished.
Yoğun trafiğin gürültüsü o kadar çoktu ki polis kendini duyuramadı.
- The noisy of heavy traffic was such that the policeman could not make himself heard.
Soğuk o kadar çoktu ki kuşlar aniden düştü.
- The frost was such that the birds fell on the fly.