being of that kind, like this, similar

listen to the pronunciation of being of that kind, like this, similar
Englisch - Türkisch

Definition von being of that kind, like this, similar im Englisch Türkisch wörterbuch

such
çok

Newport gibi, deniz kenarındaki tatil köyleri yaz aylarında çok kalabalıktır. - Seaside resorts, such as Newport, are very crowded in summer.

Romancılar ve şairler gibi yazarlar bilimin avantajından çok fazla yararlanıyor gibi görünmüyorlar. - Writers such as novelists and poets don't seem to benefit much from the advance of science.

such
bu gibi

Bu gibi durumlarda ne yapacağımı bilmiyorum. - I do not know what to do in such cases.

Ben lise mezunuyum yani ben lise problemlerini ve bu gibi şeyleri cevaplayabilirim. - I'm a high school graduate so I am that much able to answer high school problems and such.

such
as such böyle olmak sıfatıyla
such
{z} 1. öyle/şöyle/böyle bir kişi/şey; öyle/şöyle/böyle kişiler/şeyler: It's his philosophy, if it may be called such. Onun felsefesidir, eğer
such
(sıfat) öyle, böyle, bu gibi, bu tür, o kadar, çok
such
oldukça

Böyle bir olay burada oldukça yaygındır. - Such an event is quite common here.

O öyle büyük bir sorun değil. Oldukça fazla üzülüyorsun. - It's not such a big problem. You're worrying way too much.

such
(zarf) çok, öylesine, böylesine, oldukça
such
o gibi
such
böylesine

Asla böylesine güzel bir gün batımı görmedim. - Never have I seen such a beautiful sunset.

Böylesine büyük bir silahlanma için paramızın olup olmadığı sorusunu göz önüne almalıyız. - We must consider the question of whether we can afford such huge sums for armaments.

such
meselâ

Pek çok meyve ihraç ederler, mesela portakal, greyfurt ve limon. - They export a lot of fruit, such as oranges, grapefruits and lemons.

such
ne kadar da

Ne kadar da güzel kirpiklerin var. - You have such beautiful lashes.

Ne kadar da aptalsın! - You're such an idiot!

such
şu kadar
such
ne kadar

Böyle önemli bir şeyi unutacak kadar ne kadar ihmalkarsın! - How careless you are to forget such an important thing!

Tom ve Mary mükemmel bir çiftti. Ne kadar utanç verici. - Tom and Mary were a perfect couple. It's such a shame.

such
öylesine çok
such
öylesi

Linda'nın hayal kırıklığı öylesine fazlaydı ki gözyaşlarına boğuldu. - Such was Linda's disappointment that she burst into tears.

Öylesine sıcak bir gündü ki yüzmeye gittik. - It was such a hot day that we went swimming.

such
bu
such
öyleleri
such
o kadar çok

Yoğun trafiğin gürültüsü o kadar çoktu ki polis kendini duyuramadı. - The noisy of heavy traffic was such that the policeman could not make himself heard.

Soğuk o kadar çoktu ki kuşlar aniden düştü. - The frost was such that the birds fell on the fly.

Englisch - Englisch
{p} such
being of that kind, like this, similar
Favoriten