Yardımseverlik evde başlar.
- Charity begins at home.
Kasabada veya kasabanın yakınında bir veya iki büyük fabrika kurulduysa, insanlar iş bulmaya gider, ve yakında bir endüstriyel alan büyümeye başlar.
- After one or two large factories have been built in or near a town, people come to find work, and soon an industrial area begins to develop.
Sanırım ev ödevimle ilgili çalışmaya başlamak zorundayım.
- I think I have to begin working on my homework.
O, bize başlamak için sinyal verdi.
- He gave us the signal to begin.
Mağazaya gidiyorum ve kimi görüyorum? Onunla son kez buluştuğumuzdan beri kendisinde neler gittiğini bana hemen anlatmaya başlayan bir Amerikan arkadaşımı.
- I go into the store, and who do I see? An American friend, who immediately begins to tell me what has been going on with him since we last met.
Okul dokuzda başlar ve altıda biter.
- School begins at nine and is over at six.
O, başlangıçta zor olacak, fakat her şey başlangıçta zordur.
- At the beginning it'll be tough, but everything's tough at the beginning.
İyi bir başlangıç iyi bir bitiş yapar.
- A good beginning makes a good ending.
Yağmur başlamadan önce geri dönelim.
- Let's go back before it begins to rain.
Oda basın konferansının başlamasını bekleyen muhabirlerle tıka basa doluydu.
- The room was jam-packed with reporters waiting for the press conference to begin.
In the beginning God created the heavens and the earth.
- In the beginning God created Heaven and Earth.
In the beginning God created the heaven and the earth.
- In the beginning God created the heavens and the earth.
... but now the ice begins to melt and sea levels rise again. ...
... water begins flooding the tunnels. ...